Yetersizlik Duygusu
Yaşam Tarzı - 05 Nisan, 2021 - Okuma Süresi: 4 Dk.
05 Nisan, 2021
Hayatımız tezatlardan meydana gelir. Çoğu zaman olumsuz durumlardan yakınsak da değerli ve iyi hissetmemize neden olan şeyleri onlar belirler. Yetersizlik duygusu ile ilgili daha çok bilgi için yazımı okuyabilirsiniz.
Hayatımız tezatlardan meydana gelir. Çoğu zaman olumsuz durumlardan yakınsak da değerli ve iyi hissetmemize neden olan şeyleri onlar belirler. Fakat buna rağmen kişi kendisini olumsuzluklarla boğuşurken bulur, iyi ve güzel şeyleri küçültüp; üzüntü, endişe, kıskançlık gibi hissiyatlar içinde kaybolur. Kişi benliğine zarar vererek negatif duyguları yoğun bir şekilde yaşar. Bu duygu yetersizlik duygusu olarak tanımlanmakta ve bunca olumsuzluğu bile benliğimize iyi gelecek bir yandan bakarsak aslında sonucunda hiçte kötü olmadığını görebiliriz; çünkü olumsuzluk bakış açımızdır.
Yetersizlik duygusu ilk olarak Alfred Adler tarafından kullanılmış ve psikolojiye kazandırılmıştır. Yetersizlik duygusunu etkileyen durumlar, kişinin yaşayamadığı aidiyet hissi, güçsüzlük , eksiklik, çevrenin destekleyici olmaması, kıyas içinde geçen insan ilişkileri vs. gibi farklı duygu durumlarıdır. Fakat altında yatan temel duygu çaresizlik ve güç isteğidir. İnsanlar bu duyguyla karşılaştıklarında hiç yabancılık çekmezler bunun nedeni dünyaya gözlerimizi açtığımız ilk anlarda bizi etkisi altına almış olmasıdır: Bir bebeğin yetişkinler içinde hayata geldiği bu dünyada her açıdan annesinin yardımıyla büyüdüğü o ilk evrede kendini hissettirir. Yani yetersizlik duygusu bir çocuğun güçsüz ve çaresizliği ile kendini en bariz şekilde göstermektedir.
Hayatımızın her anı neredeyse bu duygu ile baş etme çabası ile geçer. Bu yüzden olacak ki Adler yetersizlik duygusunu insan olmak ile eş değer tutarak “İnsan olmak kendini yetersiz hissetmek ve üstün bir konumu ele geçirmek üzere çaba harcamak demektir.” şeklinde bahsetmiştir; yetersizlik hissinin beraberindeki doğal bir güdü olan üstünlük çabasından da burada bahsetmiştir. Yeterlilik için gösterilen bu çaba insanın dengeli bir hayat için kişiliğini, yaşam biçimini oluşturmaktadır. Tabi bu çabayı da her şeyde olduğu gibi ölçülü bir şekilde sarf etmek gerekir, aksi taktirde kişi aşırılığa kaçarak kendinde hastalık meydana getirebilir. Her şeyde olduğu gibi bu duygunun ardında da sosyal bir arka plan vardır ve yetersizlik duygusu ile toplum devinim içerisindedir. Adler bunun hakkında
Yetersizlik duygusu insanı toplum dışına iter; ne var ki, doğuştan insanda var olan toplumsallık duygusunun kalıntıları yeniden diriltilip, insanı yeniden topluma kazandırabilir. Toplum dışına itilen insan "kötü" değil, yalnızca cesareti kırılmış biridir; cesaretlendirildi mi, tekrar toplumun yararlı bir üyesi durumuna sokulabilir.
demiştir. Burada göz önünde olan aidiyet eksikliğidir. Bu eksiklik kişide arada kalmışlık yaşatır. Bu yüzden daima eski bağlarımızı yenisi ile bir arada tutabilmeliyiz. Ancak bu şekilde kişi bu duyguyla daha kontrollü başa çıkacaktır.
Şu ana dek yetersizlik (aşağılık) duygusunun olumsuzluklarından bahsettik; bir de madalyonun diğer tarafına değinelim. Bu taraf aslında yetersizlik hissinin hayatımızdaki ideali belirlediğini ve kişinin kendisini gerçekleştirmede ne kadar önemi olduğu ile ilgili. Kuşkusuz kişi kendisini yetersiz hissettiği doğrultuda bir ideal oluşturacak ve ona ulaşmak için mücadele edecek sonuç olarak da üstünlük çabası sergileyecektir. Yani bu duygu insanı ulaşmak istediği hedefe itecektir de aynı zamanda. Bunun hakkında Adler, İnsanı Tanıma Sanatı adlı kitabında şöyle der:
Bir yay, üzerine ne kadar kuvvetle bastırılırsa, o kadar yükseğe fırlar; yeter ki basınç altında kırılıp kopmasın.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.