Varoluşçu Felsefe ve Psikoterapi
Yaşam Tarzı - 26 Nisan, 2021 - Okuma Süresi: 5 Dk.
26 Nisan, 2021
Varoluş sıkıntısı, kaygı, gelecek belirsizliği, depresyon... Bugün hepimiz bunları ortak olarak yaşıyoruz. Özellikle Sartre, Simon de Beauvoir, Albert Camus, Heidegger ve Nietzche kendi varoluş sıkıntılarını nasıl tanımlamışlar, gelin bakalım...
Varoluşçu Felsefe temel olarak özgürlük, sorumluluk, var olmak, var olma sancısı, isyan, kaygı, korku gibi kavramlarla ilgilenir. Yaşadığımız hayatın bir anlamının olup olmadığını, bu dünyaya gönderilme amacımızı sorgular. Varoluşçu felsefecilere göre özgürüz, seçimler yapabilir, kendi kaderimizi şekillendirebiliriz. Ve bu, insanoğluna verilmiş en güzel hediye. Çünkü hiçbir zaman sorgulayan, acı çeken, hayatının anlamını sorgulayan bir kedi görmezsiniz. O, olayları iyi veya kötü olarak tanımlayamaz. Bilinçli seçimler yapamaz, fakat insanlar olmak istedikleri şeyi seçebilir, daha mutlu daha sağlıklı daha anlamlı bir hayat yaşayabilirler. Gelin bu konuda Varoluşçu Felsefeciler ne diyor, varoluşsal sancıyı nasıl tanımlıyorlar bakalım:
1) Jean Paul Sartre
"Düşünmek istemiyorum. Düşünmek istemediğimi düşünüyorum. Düşünmek istemediğimi düşünmemem gerek. Bitmek bilmeyecek mi bu?"
"Bir rastlantı eseri gelmişim dünyaya; varlığım bir taşın, bir bitkinin, bir mikrobun, varlığından farksızdı."
Heidegger için en önemli şey insanın kendini, kendi benliğini tanıyıp ne istediğini bilmesi ve hayatı için sorumluluk almasıdır. İnsan ancak kendini, kendi ideallerini gerçekleştirdiğinde özgür olabilir, gerçekten var olabilir. Sosyal bir dünyada yaşıyoruz. Bu noktada ilişkilerimiz, kimlerle olduğumuz bizi idealimize götürecek noktada çok önemli. Bu yüzden gerçeklerle yüzleşmemiz, onları kucaklamamız gerekiyor.
2) Albert Camus
“...sadece tek bir ciddi felsefi sorun vardır: İntihar. Hayatın yaşamaya değip değmediğine karar vermek felsefenin bu temel sorusuna cevap vermektir. Gerisi dünyanın üç boyutlu olup olmadığı, zihnin dokuz mu yoksa on iki kategorisi mi bulunduğu sonra gelir. Bunlar oyundur.
Camus, "Yabancı" kitabıyla düşünen, sorgulayan, varoluşsal sancılar çeken, sonra da topluma yabancılaşan bir karakteri anlatır.
3) Friedrich Nietzsche
"Başıma geleni bana ıstırap verse dahi severim, çünkü varlığımın bir parçasıdır."
"Beni öldürmeyen şey beni güçlendirir. "
Nietzsche, "Amor Fati" kavramıyla kaderimizi sevmemiz gerektiğini vurgular. Çünkü özgür seçimlerimiz bizi biz yapmıştır. Bu yolda risk alırız, bazen kaybederiz, üzülürüz, acı çekeriz. Ama bütün bunlar bizi güçlendirir, yaşamdaki varlığımıza anlam verir. Bir şeyler ters gittiğinde oturur düşünür çözmeye çalışırız. Depresyona girdiğimizde bu, beynimizin bize hayatında yanlış giden ve muhtemelen seni üzecek şeyler var, bir düşün ve çöz deme şeklidir. Bütün zorluk, stres, acı, sıkıntı bizi daha dirençli, daha güçlü yapar.
4) Oğuz Atay
" Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım, kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım."
5) Arthur Schopenhauer
"İnsan sadece yalnız olabildiği sürece, bütünüyle kendisi olur: Demek ki, yalnızlığı sevmeyen özgürlüğü de sevmez; çünkü insan ancak yalnız olduğunda özgürdür."
Peki nedir bu Varoluşçu Psikoterapi?
Varoluşçu psikoterapi kişilere hayatlarının anlamını, varlık amaçlarını buldurmayı amaçlayan bir ekoldür. Bu konuda Varoluşçu felsefecilerin görüşlerini esas alır. Hayatı, zorluklarla dolu, sancı çekilen bir yer olarak tanımlamak yerine bu zorlukların kişiyi güçlendirdiği bir macera olarak tanımlar. Kişi kendi hayatıyla ilgili sorumluluklar alır, gerçeklerle yüzleşir ve sonunda özgürleşir. Kişinin kendi potensiyelini keşfetmesini amaçlar, ona özgür iradeli tek canlı olduğunu hatırlatır. Kişiye gerçekler gösterilmeye, onlara kaderlerinin üzerinde bir otoriteye sahip oldukları anlatılmaya çalışılır. İnsanın nihai amacını daha iyi anlamasını sağlar. Son olarak;
Hayatınızı daha mutlu hale getirecek 10 yol
1) Ailenizle ve arkadaşlarınızla vakit geçirin, yeni insanlar tanımaya çalışın. Siz ne kadar yeniliğe farklılığa açık olursanız beyniniz o kadar güçlenir, gellişir.
2) Dışarı çıkın. Hayatı, insanları, akışı gözlemleyin.
3) Her gün en az 7 dakika bir egzersiz yapın ya da 30 dakika yürüyün. Bu; beyninize, kalbinize, kaslarınıza iyi gelecek.
4) İnsanlara yardım etmeyi deneyin. Bu, kendinize olan saygı ve sevginizi arttıracak.
5) Gülümseme pratikleri yapın. İçinizden gülümsemek gelmese bile bir süre sonra daha iyi hissedeceksiniz.
6) 8 saat uyuyun. Uyku, bedeniniz için gerekli enerjiyi toplamanızı sağlar. Öğrendiklerinizin belleğinize kaydolmasına yardımcı olur.
7) Kendinizle başbaşa kalın, kendinizi dinleyin ve en çok ne istediğinizi düşünün, bunu dileyin.
8) Tatil planları yapın, hayal kurun. Ertelediğiniz şeyleri yapmaya hemen başlayın. Şu an gidemeseniz bile bu durum içinde en iyi ne yapabilir, kendinize ne katabilirsiniz bunu planlayın.
9) Düşünün; olayları, yaptıklarınızı beyninizin gözden geçirmesine izin verin.
10) İşinize daha yakın bir yere taşının.
Karanlıkta olduğunuzu, acı çektiğinizi düşünün. Sadece toprak altındaki bir tohumun durumundasınız, gün ışığını görmenize az kaldı!
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.