Korona Günlerinde Erasmus
Seyahat/Keşif - 22 Aralık, 2020 - Okuma Süresi: 7 Dk.
22 Aralık, 2020
Binbir hayallerle gittiğiniz erasmusta, pandemi patlasa ve aylarca evde oturmak zorunda kalsaydınız ne hissederdiniz? Ne kadar bahtsızım diye düşünürsünüz belki, belki de bambaşka tecrübeler yaşamak için bir fırsattır. Hele ben gibi İtalya' da yakalandıysanız bu pandemiye ilk sıradan tüm sürece tanıklık edebilirdiniz. "Hayat biz plan yaparken başımıza gelenlerdir." sözünün ne kadar doğru olduğunu, kendinizi Floransa' da Roma' da hayal ederken evde annenizden aldığınız taze fasulye tarifini denerken anlayabilirsiniz.
Erasmusa gitmek hemen hemen her üniversite öğrencisinin aklına en az bir kez gelmiştir. Gitmeyi aklına koyanlarsa önce notlarını yüksek tutmak için çalışır, başvuru zamanı yaklaşırken gitmek istediği ülkeleri araştırır, onlarca yazı okur, gidenlere danışır ve tercih edebileceği ülkeleri ve şehirleri kesinleştirir. Bloglarda nerelerde kalınmalı, ev nasıl tutulur, nerlerde ne yenir gibi onlarca bilgiye ulaşmak mümkün. Benim erasmus deneyimim biraz daha farklıydı, çünkü koronaya nice hayallerle gittiğim Napoli' de yakalandım. Yakalandım dediysem, korona olmadım ama, korona oradaki hayatımı baştan sona değiştirdi.
Hayatın komik tesadüflerden oluştuğunu düşünürüm bazen. İtalyan bir arkadaşım ocak ayının sonlarına doğru İstanbul' a geldi. İstanbul' u gezdirdikten sonra onu beraber İtalya' ya doğru yola çıktık. Roma-Napoli otobüsünde arkadaşım İtalyan haberlerine bakıyordu ve bana döndü "Roma' da iki Çinli turistte korona çıkmış". 3 Şubattaki bu andan tam 1 ay 1 hafta sonra İtalya korona vakalarında Avrupa lideri olarak tüm ülkeyi karantinaya aldığını açıkladı. Karantina kelimesinin de 14. yüzyılda veba salgınından dolayı gemilerin şehre inmeden önce Venedik' te kırk gün (quaranta giorni) kalmalarından gelmesi de bu hikayenin ayrı bir tuzu biberi oldu.
Karantina öncesi Napoli' de hayat nasıldı ona bakalım bir de. İlk günlerim ev bulma telaşı, bir yandan da yeni insanlarla tanışma çabasıyla geçmişti. Sonunda "historical center" da ucuz yollu bir oda bulmuştum. Evde ise benim dışımda üç İspanyol, bir Rus ve bir İranlı vardı. Rus, İranlı ve Türk olarak üçüncü dünya savaşı çıkartma potansiyeli taşıyorduk ama İspanyol rahatlığı evdeki durumları dengeliyordu.
Napoli ise hayatımda görmüş olduğum en canlı şehirdi. Sokaklarında 7/24 insan olurdu. Diğer İtalyan şehirlerine göre oldukça ucuzdu da. 4€ ya en iyi pizzayı (eat, pray and love' daki pizza sahnesinin çekildiği Da Michele' de bile), 1€ ya meşhur içkileri spritz alabiliyordunuz. Daha gitmeden popüleritesinden haberdar olduğum Bellini meydanından çıkmaz olmuştum. Daha dersler başlamamıştı, üniversitenin düzenlediği İtalyanca kursuna gidiyordum. Zamanımın çoğunu Napoli' de geçiriyordum, havalar ısınsın da öyle gideriz bir yerlere diye düşünüyorduk hepimiz. Şimdi düşününce insan geçmişe gidip "saçmalama, her anınını değerlendir." demek istiyor.
Napoli demek Pizza demek. Geleli iki hafta olmamıştı ama ben çoktan pizza yemekten bıkar konuma gelmiştim. Tabii korona bana bugünleri de arattıracaktı yalnızca birkaç hafta sonra...
Güneyde vaka sayıları oldukça az olduğu için insanlarda tedirginlik yoktu. Karantina ilan edilmeden bir gün önce Bellini insan kaynıyordu. Kimsede maske yok tabii. Yalnız 24 saat içinde her şeyin o denli değişebileceğini hayal etmek çok zordu.
Sokaklarından insan eksik olmayan Napoli' yi bu denli ıssız görmek canımı çok sıkmıştı. Alışveriş yapmak dışında sokağa çıkmak yasaktı ki alışveriş yapmak da tam anlamıyla bir işlenceydi. Önce saatlerce sıra beklemek gerekiyordu, uzun süre gelmemek için de dolu dolu alışveriş yapmamız lazımdı. Asansörsüz olan beşinci kattaki evimize bunları taşımak da pek kolay değildi tabii.
Whatsapp gruplarında da sürekli insanlar ülkelerine dönüp dönmeyeceklerini konuşuyorlardı. Bu benim de en çok düşündüğüm soruydu. Karantina ne zaman biterdi, seyahat etmek güvenli miydi, Türkiye' de devlet yurtlarında kalmak iyi bir seçenek mi, ya yurtta korona kapıp evdekilere de bulaştırır mıydım? Avrupa' da yaşayanlar için durum biraz daha kolaydı, ülkelerine döndüklerinde eğer her şey yolunda giderse geri dönebilirlerdi ama Türkiye daha vaka açıklamamıştı. Muhtemelen birkaç ay sonra Türkiye, İtalya gibi olacak ve geri gelme ihtimalimiz kalmayacaktı. Karar vermek zordu, ben de biraz daha bekleyip gidişata bakmak istedim. İtalya vaka sayılarını akşam altıda açıklıyordu; hergün ÖSS sonucu bekler gibi worldometers' de vaka sayılarını bekliyor, altı oldu mu defalarca f5 tuşuna basıyordum.
İnsanı en çok yoran duygu ise hayal kırıklığıydı. Yüksek lisansın ikinci senesindeydim, bir daha erasmus yapmak gibi bir olasılığım yoktu. Napoli' ye gelebilmek için işimden ayrıldım, tezimi öteledim. Bırakıp gitmek benim için çok zor geldi. Ev arkadaşlarımla hergün ne yapmak gerektiğini düşünüyorduk ve hepimiz kalmaya karar verdik. Şimdi dönüp baktığımda karantinayı bile özlediğim zamanlar oluyor çünkü karantinada kalınacak en iyi evde ve en iyi insanlarlaydım sanırım. İnsan böyle zamanlarda yanındaki insanlarla daha çok bağ kuruyor.
Salonumuz oldukça genişti. Evde tavla bile vardı, İranlı ev arkadaşım zaten biliyordu oynamayı ama İspanyollara da öğretip tavla turnuvası yaptık. Projeksiyonumuz vardı beraber film izledik. İnternational dinner yaptık. Hayatımda ilk defa yemek yapmayı öğrenmek zorunda kaldım. Aşk-ı Memnu' ya yeniden başlayıp bitirdim. Bu zamanı çok daha verimli kullanan insanlar da oldu, ama ben onlardan değildim kesinlikle. Evdekilerle parti yaptık, komşular yedi kişiyi görünce polisi aramaya kalktı ev arkadaşı olduğumuza zor ikna ettik. Sahile yürümeye kalktık polis durdurunca dil bilmiyor numarasıyla tüydük. Bir ev arkadaşımla sabahlar kadar LOL oynadık. Zaman zaman gerildik, kavga da ettik.
İki aylık beklemenin ardından mayıs ayında özgürlüğümüze kavuştuk ve dönmeyerek ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım. Türkiye' ye dönene kadar İtalya' da onlarca şehir gezdim, motorsikletle 1000 km yaptım, hayalim Floransa' yı gördüm, günde 30 km yürüdüğüm oldu, cennet Amalfi' yi gördüm ve daha nicesi.
Napoli' deki ilk günlerimde İtalyan bir kızla tanışmış ve ona aynen şu cümleyi kurmuştum: "Nereye gitsem orada bir felaket oluyor, Arnavutluktayken de 6.5 şiddetindeki depreme yakalanmıştım, umarım burda da bir şey olmaz." Ya çok şom ağazlıyım, ya çok şanssız... Ya da hayat beni dolambaçlı yollardan hedefe götürmeyi tercih ediyor, kim bilir?
Şimdi ikinci dalgayı yaşarken bu yazıyı #iorestoacasa #evdekal diyerek bitirmek istiyorum. Güzel günler göreceğiz hep beraber...
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.