Vefa'da Bir Kütüphane

Kültür ve Sanat - 15 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 8 Dk.

15 Ocak, 2021

Vefa'da Bir Kütüphane

Kütüphaneler vefayı hakkeden nadide yerler, oraları terk etmek kitapları da terk etmekse bu terk edişle kendimize yazık etmiş olacağız. Cemil Meriç “Bana sorarsan kütüphanene dön, yani kitap ol. Aydınlan ve aydınlat.” diyor ya kütüphanelerimize dönelim, arayalım kendimizi ve nice bilmediklerimizi.

 

Vefa'da Bir Kütüphane

Yahya Kemal gibi Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer diyesi olduğumuz İstanbul’un Vefa’sında bir sebil ve sıbyan mektebi. Yıllarca bu iki harikulade hizmeti ifa eden bu yapı şimdilerde bir kütüphane: Recai Efendi Kütüphanesi. Şehri aylakça kaybolarak gezmeli demiş Orhan Okay,  çoğu zaman bu öğüdü dikkate aldığımdan mıdır ya da doğup büyüdüğüm şehrin sokaklarına hala aşina olamadığımdan mıdır bilmem hep kaybolmuşken rastlarım böylesi güzel yerlere.  Beyazıt’ta tramvaydan inip İstanbul Üniversitesi’nin Eczacılık Fakültesinin bulunduğu aradan girip devam ediyorum soğuk bir kış gününde, ikinci soldan aşağı doğru iniyorum. O zaman dikkatimi çekmese de sonraki gidişlerimde; kütüphanenin bir zamanlar bir sebil olmasından dolayı fark ettiğim hemen üniversitenin arka girişine bakan bir sebil var köşede, büfe olarak kullanılıyor. Aylakça gezerken kapısına kilit vurulmuş camileri, kırılmış ve mermerleri karalanmış kullanılmamaya mahkûm olmuş çeşmeleri de gördükçe içimden geçen ve kalbimi sızlatan kelimeler şunlar oluyor: ne kadar vefasızız. Kim bilir bir zaman bu çeşmelerin de başından aşkındı derdi; Faruk Nafiz’in Çoban Çeşmesi şiirinde ifade ettiği gibi Mermeri oyardı, taşı delerdi./Kaç yanık yolcuya su verdi,/Değdi kaç dudağa…  bu çeşmeler. Biz vefasız olsak da semt-i vefa tarafından ağırlanıyoruz az sonra; geçirdiği yangınlar sonrası yanmış yıkılmış o güzelim ahşap konakları, şimdilerde yaşamışlıklarının izlerini taşıyor buram buram vefa kokuyor, biraz da boza. 

Mekânın insan üzerindeki tesirini bazen de insanın mekâna tesirini hissederiz. Vefa semti adını Fatih Sultan Mehmet tarafından fethin hemen ardından adına türbe ve cami yaptırılan Şeyh Ebu’l Vefa’dan almakta. Vefa semti bir zamanlar dergâhında şairleri, devlet adamlarını, ilim adamlarını ve sanatkârları toplayan bu insanla anlamını bulmuşsa da kazandığı bu anlamı geçen zamanla birlikte tamamen kaybetmeye yüz tutmuş. 

 Recai Efendi Kütüphanesini ağırlıyor Vefa. İsmini 1774’te kendisince yaptırılan Osmanlı Reis’ül-küttaplarından Recai Mehmed Efendi’den alan bu yapıyı görünce dikkatinizi üzerindeki kitabeler çekecektir;  belki de şu yazının anlatmak istediğini bir iki kelimesiyle anlatan mısralar, sözler ve Kur’an ayetleri yer alıyor Osmanlıca yazılmış bu kitabelerde.

Du’asın su gibi etfal-i devran eyleyüb ezber

Dü ‘alemde ola bu hayrı cari badi-i tefric

Te’alallahe zihi maü’l-hayat-ı ruh-perver kim

Letafetde zülal-i ‘Adn-ile hem maye-i temzic”

“Etdi bu mekteb-i valayı binavü ihsan

Defteri cah-ı Recai celilü’l-unvan

Sahibü’l-hayr Mehemmed ola afetten emin

Bang-i amini kopardıkça güruh-ı sıbyan

Derse teşvik için etfale denilsin Şakir

Oldu o daru’l-ilm nev-kafes Hakk Kur’an”  mısraları;   

Rableri onlara tertemiz içecekler içirir.” (İnsan 21) ve “Allah kullarına karşı lütufkârdır.” (Şura 19)  ayetleri de bunlardan birkaçı. Bu yazılar Recai Efendi’nin dostu Şakir Efendi tarafından talik hatla yazılmış. Recai Efendi;  1756-1780 yılları arasında çeşitli aralıklarla Divan Katipliği, Reisü’l-küttaplık, Çavuşbaşılık, Sadaret Kethüdalığı, Tersane Eminliği, Defter eminliği, Nişancılık gibi vazifelerde bulunmuş bir isim. Bütün malvarlığını kendi adına kurduğu vakfına bağışlayan Recai Efendi’nin kabri Şehzadebaşı Camii haziresinde yer alıyor. Recai Efendi yaptırdığı mektep için bir vakfiye yazdırmış,  mektep ve sebil hakkında çeşitli bilgiler ve kullanımına dair vasiyetlerini belirtmiş bu vakfiyede. Kur’an ve ayrıca bir hat hocası tayini, bu hocalara verilecek ücret, öğrencilere verilecek kıyafetler, sebil kısmıyla ilgilenecek salih ve mütedeyyin kimselerin tayini ve bunlara verilecek ücretleri de vakfiyesine yazdıran Recai Efendi son olarak menkul malların vakfı ve teslimi ile ilgili hukuki izahlar da yapıyor. 

İçeriye girdiğinizde sağdaki ilk kapı Prof. Dr. M. Rahmi Bilge Odasına açılıyor. Halka su dağıtılan sebil kısmında şu an bin kadar Osmanlıca-Arapça matbu eser yer alıyor.  Kütüphane görevlisinin çalışma alanı da bu kısımda bulunuyor.  Üst kata çıkan merdivenlerin altında küçük bir mescit yer alıyor, bu mescidin bir penceresi sebil kısmındaki kitaplıklara bakıyor. Üst kata çıktığınızda sol tarafınızda Kütüphanenin sakinliği içerisinde kitabınızı okuyabileceğiniz zarif koltuklar ve envai çeşit saksı çiçekleri bulunan balkon kısmı bulunuyor. Bu kısım kütüphane kısmındaki çalışmalarınızdan arta kalan zihin yorgunluğunu atmaya birebir.

İkinci katta 1895’e kadar mektep olarak kullanıldığı bilinen kısmın kapısında kütüphaneye önemli bağışları bulunan isimlerden Mustafa Çelebi’nin adı yer alıyor. Bu kısımdaki kitaplıkta on bin kadar sosyal bilimler ağırlıklı eser bulunmakta. Türk Şehir Tarihçiliği alanında önemli kitaplar ve İstanbul üzerine yapılan çalışmalar ağırlıkta bu koleksiyonda. Mustafa Çelebi Odası ders çalışmak için de kullanılabilen 16 kişi kapasiteli bir kitaplık. Burada toplamda 16 sandalyenin yer aldığı iki masanın yer alması, mektep olarak kullanıldığı yıllarda 16 talebenin eğitim gördüğünü öğrendiğimde anlamlanıyor.  Dört duvarı da kitaplarla dolu bu odada kitapsız tek alan pencereler onlar da kâinat kitabını tefekkür etmeniz ve aydınlık bir ortamda çalışmanız için olsa gerek. Soğuk bir havada giderseniz siz de sandalyenizi pencerenin altında kalan kaloriferin karşısına çekerek ısınırken, kitabınızı pencerenin önündeki geniş eşikte saksılardaki çiçeklerden oksijen alarak da okuyabilirsiniz.

 Kütüphane 1923-1928 yılları arasında çocuk kütüphanesi olarak kullanıyor, 1970 yıllında Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Müdürlüğünce “Recai Efendi Çocuk Kütüphanesi” olarak açılıncaya kadar uzun yıllar yan tarafındaki cıvata fabrikasına atölye oluyor, sebil kısmı da lojman olarak kullanılıyor. 1984-2000 yılları yine bir esaret oluyor bu yapı için, kapısına kilit vurulmuş bir şekilde layığınca kullanılacağı zamanı beklemeye duruyor. Şimdilerde bu yapı bir kütüphane; pandemi sürecindeki kısıtlamalar haricinde hafta içi 09:00-21:00 ve Cumartesi 12:00-20:00 saatlerinde kullanıma açık Diğer kütüphanelere nazaran samimi bir havası var giriş için de kimlik vs. bırakma gibi bir prosedürü bulunmuyor; evinize girer gibi girebiliyorsunuz kütüphaneye. Ben her ne kadar bir gezinti sırasında rastlamış olsam da siz M. Akif’in bir şiirinde;

"-Şu sağ taraftaki?

-Mektep.

-Evet, bu cephedeki?

-Bir eski medrese olmak gerek… değil mi?"

şeklinde bahsetiği Vefa Lisesi ve karşısında eskiden bir medrese olan iki yapının arasından, şimdiki adıyla Cemal Yener Tosyalı caddesi üzerinden ilerlediğinizde rahatça bulabilirsiniz.

Recai Efendi Kütüphanesi hakkında Mikail Uğuş’un detaylı bir çalışması bulunmakta. Recai Mehmed Efendi Sıbyan Mektebi Sebili ve Çeşmesi isimli eserde; kütüphanenin en eski fotoğrafları, mimarlarca çizilmiş planları bulunmakta, vakfiyenin günümüz Türkçesine çevrilmiş bir hali yer almakta, Vefa semtinin geçirdiği yangınların tarihleri ve sebep oldukları hasarlara kadar anlatılmakta. Bu yazıyı yazmamda da oldukça yardımcı olan bu kitabı hediye eden kütüphane görevlisi beyefendiye ve kitabın yazarı Mikail Uğuş’a teşekkürle Recai Efendi Kütüphanesi’ne dair izlenimlerimi sonlandırıyorum.

 

                                                   

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.