Türk Romanında Aynı Pencereden Beş Farklı Bakış: Beşpeşe
Kültür ve Sanat - 18 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 3 Dk.
18 Ocak, 2021
Türk romanında postmoderne yeni bir soluk getiren beş bilinç tek kurgu romanı Beşpeşe'yi sizler için inceledim. Edebiyat meraklılarına özel içeriğe olabildiğince az değindim. Keyifli okumalar.
“Türk Edebiyatında köşelerini kapmış beş farklı yazar tek bir kurguyu yazmaya girişirse ne olur?” sorusuna bir yanıt olarak Beşpeşe romanının kısa bir değerlendirmesi yapılabilir. Sırasıyla Murathan Mungan, Faruk Ulay Elif Şafak, Celil Oker ve Pınar Kür’ün her birinin iki aylık süre içerisinde kaleminden geçerek ortaya çıkan bu kurgu, okurlar için alışılmışın dışında. Üslupları, bakış açıları farklı bu beş yazarı böyle bir projede birleştiren Bülent Erkmen’in “ Murathan Mungan’ın temel yapıyı ve karakterleri kuracağını, romanı başlatacağını, Faruk Ulay’ın soğutacağını, mesafe koyacağını, Elif Şafak’ın olayları ve karakterleri hareketlendireceğini, karıştıracağını, Celil Oker’in gereceğini, Pınar Kür’ün de beklenmedik olanla toparlayıp romanı bitireceğini düşündüm.” sözleri aslında tam olarak örgüyü, karmaşayı ve romandan bekleneni anlatıyor.
Bülent Erkmen’in yazarlara oynadığı oyuna Mungan’ın cevabı kurguyu seksek oyunu ile başlatmasıyla oluyor. Akıcı üslubu, kısa fakat tatlı betimlemeleri, çoğunlukla ilahi bakış açısı romanın girişi için fazlasıyla etkili ve yeterli. Kurgudaki tiyatro bölümü öğrencisi Zehra karakterine üstünkörü şekil veren, olay örgüsünü bir sonraki yazar/yazarlar için köşeli bir biçimde bırakan Mungan kurguyu “… herkesin kendine uygun kenarı yontup biçebileceği çokgen bir kurgu.” şeklinde ifade ediyor. Devamında Mungan’ın çok kısa bir şekilde değindiği Fırat karakterini geliştiren Faruk Ulay’ın (sanıyorum ki) daha çok kısa hikaye bağlamında yazılar kaleme almasından dolayı bölüm içeriği hız kazanıyor. Devamında Elif Şafak’ın deyimiyle edilgen bir kadın karakteri kalıyor kendisine. Aşina olunan uzun, yoğun fakat keyifli anlatımı, duygu değişimlerini kolaylıkla aktarabilen Şafak’ın üslubu karşımıza çıkıyor. Zehra’yı kurguda etken bir yapıya getirmeye çalışırken zorlandığını söylemek güç. Çünkü baştan itibaren akıcılığı azalmayan üsluplar arası bu romanda Şafak’ın tanıdık etkisi sizi sarıyor. Sonrasında sıranın Celil Oker’e geçmesiyle, Oker’in kalemine uygun olarak romanda polisiye motifleri işleniyor. Mungan’dan itibaren var olan Rıdvan karakterini ve olay örgüsünü kendine has (diğer beş isim gibi) üslubuyla harmanlıyor. Ve kitabı bitirme sırası Pınar Kür’de. Aşina olduğumuz çarpıcı kalemi ve sonlarıyla Beşpeşe’nin sonunu yazma görevini üstleniyor. Beşpeşe okurlarına beş farklı manzarayı izleten kitap Kür’ün “Şu bebeği atsam. Kaldırıma çarpıp bin parça olsa… Kendi canımı kurtarabilir miyim?” sözleriyle bitiyor.
Eğer üslup farklılıklarını çok net bir şekilde görmek isterseniz kesinlikle okumanız gereken bir roman. Konsepti oluşturan soruya bir yanıt vermek gerekirse “Acaba farklı bilinçler bir araya gelerek bir bütünlük oluşturabilirler mi?” –ki beş yazarın da yanıtladığı bir sorudur- Pınar Kür’ün cevabına bakalım: “… Biz bu denemede başarısız olduk demeyeyim, başka bir şey ispatladık: Tek bir kişinin bilincinden çıkan romanın daha güçlü olduğu.” Peki ya bu cümle fazla mütevazı bir değerlendirme mi yoksa gerçekçi bir öz eleştiri mi, buna okurlar karar verecek.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.