Sizce Mağarada Mı Yaşıyoruz?
Kültür ve Sanat - 18 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 3 Dk.
18 Ocak, 2021
Arkadaşınızın iki ay önce gördüğü postu yeni gördüğünüzde, sosyal medyadaki akımlardan haberiniz olmadığında, bir haberi ondan geç öğrendiğinizde şöyle bir tepkiyle karşılaşırsınız ‘mağarada mı yaşıyorsun abi?’ Mağarada mı yaşıyoruz abi? ünlü Antik Yunan filozofu Platon’a göre mağarada yaşıyoruz. Peki nasıl bir mağarada yaşıyoruz? İbrahim Tatlıses’in doğduğunu iddia ettiği mağarada mı? Bunu öğrenmek için Platon’un mağara alegorisine bir bakalım...
Öncelikle, alegori nedir? Alegori, bir düşünceyi, davranışı ya da eylemi, daha kolay kavratabilmek için onu, yerini tutabilecek simgelerle, simgesel sözlerle, benzetmelerle göz önünde canlandırma işidir. Platon mağara alegorisiyle hangi düşünceyi anlatmak istemiştir? Bu sorunun cevabı için mağara alegorisine bir bakalım.
Doğduklarından itibaren mağarada yaşayan bir grup insan düşünün. Bu insanlar, sırtları mağaranın girişine, yüzleri ise mağaranın duvarına dönük olacak şekilde zincirlenmişler. Ne bedenlerini ne de kafalarını hareket ettirebiliyorlar. Bu mağarada insanların bir kukla gösterisi izleyeceğini varsayalım. Gösterim odasından bir ışık gelecek ve arkadan kuklalar geçecek. Kuklaların gölgesi sahneye yani mağaranın duvarına yansıyacak, bunları oynatanların konuşmasıyla da sözler gölgelere aitmiş gibi algılanacak. Zincirlenen insanlar sunulan bu gerçekliği kabul edecekler. Eğer içlerinden bir kişi zincirlerinden kurtulup arka tarafa geçebilirse duvardaki görüntülerin yansıma olduğunu anlayacak, bir adım daha atıp mağaradan dışarı çıkarsa kuklaların da asıl gerçek olmadığını anlayacak. Dışarıda gördüğü güneşe ilk başlarda alışamayacak, insanları, hayvanları, bitkileri önce mağara karanlığına göre yorumlayacak. Güneşin ışığına alışmaya başladığında, asıl gerçekliğin mağara dışında gördükleri olduğunu anlayacak. Mağaraya dönüp arkadaşlarına bunları anlatmak isteyecek fakat mağaranın karanlığına alışmış insanlar ona inanmayacak hatta onu delilikle suçlayacaklar. Mağaranın duvarlarına yansıyan görüntülerden ve duyulan seslerden başka bir gerçekliği kabullenmeyecekler.
İnsanların kafalarından zincirli olmaları, zihinsel tutsaklıkları,
Bedenlerinin zincirli olması, bedensel tutsaklıkları,
Mağara duvarına yansıyan gölgeler ve ardındaki kuklalar, toplumda kabul edilen gerçekleri,
Mağaranın dışındakiler ise asıl gerçekleri,
Zincirlerinden kurtulup, dışarı çıkan kişi, filozofu ya da sorgulayan insanı temsil eder.
Bu alegoriden yola çıkarak tekrar soralım; Mağarada mı yaşıyoruz abi?
Bugün, bize çeşitli kitle iletişim araçlarından, sosyal medyadan gelen tüm bilgileri sorgulamadan kabul ediyorsak; Evet! biz mağarada yaşıyoruz. Tutsak edilen zihinlerimiz, kabul ettiğimiz gerçekleri sorgulamaya direniyor, tek bir kişi gerçeklerimizi sorguladığında, ona karşı çıkıyor, asıl gerçekleri karanlığa hapsediyorsak; Evet! biz mağarada yaşıyoruz.
Sonuç olarak, bir postu geç gördüğümüzde, bir akımı bittiğinde öğrendiğimizde mağarada yaşamıyoruz.
Bize sunulan gerçekliklere eleştirel yaklaşmadan kabul ettiğimizde, o mağaraya iniyor, zincirleri zihnimize ve bedenimize kendi rızamızla atıyoruz. Zincirlerinden kurtulan ve bizi de kurtarmak isteyenlere karşı çıkıyor, başka bir gerçekliği kabul etmiyoruz.
Platon'un dediği gibi
Çoğu insan cehalet içinde yalnızca mutlu olmakla kalmıyor, aynı zamanda bu cehaleti dile getirenlere de düşmanlık besliyor.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.