Rujun Tarihsel Gelişimi ve Değişimi

Ruj, günümüzde olduğu kadar geçmişte de en çok kullanılan kozmetik ürünlerinden birisi olmuştur. Peki ruj ne zaman, nasıl ortaya çıktı ve ne gibi değişikliklere uğradı? Bunun uzun bir yolculuk olduğunu söylemek yanlış olmaz. Yazımda, bu yolculuğu ele alarak rujun tarihi hakkında bilgi verdim. Keyifli okumalar!

Eski uygarlıklarda kadın veya erkek fark etmeksizin insanlar makyaj yapmaktan hoşlanmışlardır. Çünkü o zamanlar makyaj bir statü sembolü olarak görülmüştür. Sümer uygarlığındaki insanlar ise rujların ilk kullanıcıları olarak kabul edilebilir. Ruju elde etme şekilleri genellikle leke, meyveler, kına, kil pası ve böcekler gibi doğal maddeler olmuştur. Mezopotamyalı kadınlar ise bu konuda daha meraklı olmuşlardır. Bu yüzden dudaklarına renk ve ışıltı katmak için öğütülmüş değerli taşlar kullanmışlardır. Mısırlıların belki de ilk gerçek ruj severler olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü genellikle mor ve siyah gibi çarpıcı tonları yaygın olarak kullanmışlardır. Renkleri, topraklanmış kırmız böceklerinden elde edilen karmin boyası gibi oldukça ilginç kaynaklardan elde etmişlerdir. Karmin boyası hala rujlarda ve diğer ürünlerde kullanılmaktadır. Japonya'da da kadınlar katran ve balmumundan elde edilen koyu rujlar sürmüşlerdir. 

MÖ 3000'den MÖ 1500'e kadar eski dünyada kadınlar güzellik için dudaklarına kırmızı renk tonu uygulamışlardır. Eski Mısırlılar, sadece güzellik için değil, sosyal statüyü göstermek için de ruj sürmüşlerdir. Mısırlılar, Kleopatra gibi, böcekleri ezerek dudaklara kırmızı renk vermişler ve sedefli bir etki elde etmek için karışıma ezilmiş balık pulları eklemişlerdir. 

MS 9'da bir Arap bir bilim adamı olan Abulcasis, katı ruju icat eden kişi olmuştur. Bu rujlar, parfümlü çubukların yuvarlanması ve özel kalıplara preslenmesiyle elde edilmiştir.

Hıristiyanlığın ve püriten inançların gelişiyle, kilise ruj veya herhangi bir makyaj kullanımını kınamıştır. Kırmızı dudaklar şeytanla ilişkilendirilmiş ve ruj kullanan kadınların büyücü veya cadı olduğundan şüphelenilmiştir. Ruj, Kraliçe Elizabeth'in İngiltere'deki saltanatı sırasında yeniden ortaya çıkmıştır. Soluk beyaz teni ve kırmızı dudakları popüler hale getirmiş, ancak kullanılabilirliği sadece asil kadınlar veya sahnede görünen aktörler ve aktrislerle sınırlandırılmıştır.

19. yüzyılın sonlarında, bir Fransız kozmetik şirketi Guerlain ruj üretmeye başlamış ve ilk ticari ruj 1884 yılında geyik don yağı, Hint yağı ve balmumundan ipek kağıtla kaplanmış olarak icat edilmiştir. Bundan önce ise rujlar genellikle evde yapılmıştır.

20. yüzyılın başlarında modaya uygun Amerikalı kadınlar, rujları günlük ve kamusal kıyafetlerinin önemli bir parçası olarak kabul etmeye başlamışlardır. Bu süre zarfında ruj tüpte değil, bir tencerede gelmiş ve bir fırça ile uygulanmıştır.

1915'te silindir metal kaplarda satılan ilk ruj ise Maurice Levy tarafından icat edilmiştir. Daha sonra 1923'te, döner silindir tüpün patenti, Nashville, Tennessee'de James Bruce Mason Jr. tarafından alınmıştır. Bu buluş, rujun uygulanmasını oldukça kolaylaştırmıştır. 1950'lerde Amerikalı kimyager Hazel Bishop, ilk uzun süre kalıcı ve bulaşmayan ruju yaratmıştır. O zamanların ünlü aktrisleri Marilyn Monroe ve Elizabeth Taylor, koyu kırmızı dudakları popüler hale getirmişlerdir. Etkileri sonucu Gala ve Max Factor şirketlerinin yeni icatlar, yeni renkler ve trendler yaratmıştır. 1990'da, mum içermeyen, yarı kalıcı bir sıvı formül olan başka bir dudak rengi formu icat edilmiştir. Ruj bitişleri yarı mat hale gelmiş ve özellikle kahverengi tonları çok tercih edilmiştir.1990'ların sonlarında ve 21. yüzyılda ise inci tonları çok moda olmuştur. Rujlar artık mat veya yarı mat değil; parlak, ışıltılı ve yanardöner hale gelmişlerdir.

2015 ve 2016 yıllarında parlak gibi sürülen ancak mat kuruyan likit ruj, Anastasia Beverly Hills gibi markalarla moda olmuştur. Rujun şu an en yaygın şekli, bir aplikatör çubuğu ile uygulanan bir tüp içinde gelmesidir.