Osmanlı'da Kadırgaların Hikayesi
Kültür ve Sanat - 17 Haziran, 2024 - Okuma Süresi: 3 Dk.
17 Haziran, 2024
Kökleri Roma’ya kadar uzanan bir gelenek, Akdeniz sularında süzülen kürekli uzun gemiler, yani kadırgalar. Osmanlı’da nasıl kullanıldığını ve diğer tüm özelliklerini bu yazıda seninle paylaşıyorum!
Kadırgalar yaklaşık 40 metre uzunlukta ve 5 metre genişlikte oldukça alçak gemilerdir, suyun yüzeyinden 1.5 metre yükseklikte seyrederler. Düz ve ince gövdeleriyle sınırlı yük kapasitesine sahiplerdir, elbette bunun sebebi savaş gemisi amacıyla kullanılmalarıdır. Kadırgada iki direk bulunur, biri ana direk diğeri ise pruva direğidir. Daha açıklayıcı olması için pruvanın ve pruva direğinin ne anlama geldiğini anlatayım. Pruva, teknenin ön tarafından ileri istikametidir. Pruva direğiyse birden fazla direkli bir gemide en başta olan direği ifade eder. Sonraları bu gemiye pupa yönünde (kıç tarafı) ve daha ufak olan bir direk daha eklendi. Bu direklerin tamamı uzun bir bumba direğinin üzerinde yelkenler konarak donatıldı. Bumba direği, yelkenin alt kısmında bulunan ve yelkene bağlanan yatay direktir.
Kadırgalar manevralarda ve çatışmalarda kullanılır, rüzgar olmadığında yaklaşık 150 kürekçiyle hareket sağlanırdı. 16. yüzyılın ardından tek kişilik küreklerin yerini "a scaloccio" tekniği aldı. Böylece artık üç kürekçi ayrı küreklerle yan yana oturmak yerine üç kürekçi 12-13 metre uzunluğundaki daha büyük bir küreği çekeceklerdi. Üç kişinin çektiği ortalama kilo ise 100-120 arasında değişiyordu. Bu tarz, İnebahtı’dan sonra yaygınlaşmıştır.
15. yüzyılın ortalarında, kadırgalara kıç güvertesine konulan bir çift arkadan dolma toplarla donatıldı. 16. yüzyıla geldiğimizde farklı büyüklüklerde birçok top namlusu bulunuyordu. Pruva ve pupadaki platformlar on beşe kadar top namlusu alabiliyordu. Ayrıca 16 librelik (7 kilogram) iki top ve pruvanın ortasında 60’lık (27 kilogram) bir ağır top vardı. Bu donanımla tekne, önemli bir ateş gücü kazanmış oluyordu.
Akdeniz’in sakin sularında ağır ve sağlam gemilere kolay manevraları sayesinde meydan okuyabiliyordu. Fakat Atlantik’in devasa dalgarına ve sert rüzgarlarına dayanabilmesi mümkün değildi. Geminin tonajı yani taşıyabildiği yük kapasitesi ile mürettebatın yükü yakın seyrettiğinden, kadırganın su ve yiyecek ikmali için kıyıya yakın konumlanması gerekiyordu. Bir kadırga, denizciler ve subaylar ortalama 20 kişi , çok sayıda kürekçi ve savaşa gidildiğinde askerlerle topçulardan 20 ile 30 kadar adam bulunurdu. İnebahtı’da ise bu sayı her tekne için yaklaşık 400’dü.
17. yüzyıldan sonra ise geleneksel kadırgalar, daha büyük, hantal ve dayanıklı kalyonların üstün gelmesi sebebiyle yavaş yavaş tercih edilmemeye başlandı.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.