Lügatların Efendisi: Şemsettin Sami
Kültür ve Sanat - 16 Ocak, 2022 - Okuma Süresi: 5 Dk.
16 Ocak, 2022
Lügatların efendisi olarak bilinen Şemsettin Sami'nin hayatına ne kadar hakimiz, yaptığı sözlük çalışmaları günümüzde neleri etkiledi, nasıl bir hayatı vardı? Bu yazımda bütün soruların cevabını sizin için araştırdım. İyi okumalar!
1 Haziran 1850’de Osmanlı sınırında bulunan Yanya vilayetinde dünyaya gelen Şemsettin Sami’nin dedesi Durmuş Bey, annesi Emine Hanım babası ise Halit Bey’dir. Şemsettin Sami’nin dedesi Fraşiri’ye yerleşmiş tımar beyleri soyundandır. Annesi ise II. Beyazıt zamanında İstanbul’da bulunan İmrahor Camii’ni kiliseden camiye çeviren İmrahor İlyas Bey’in soyundan gelir. Bu soylu aileden sekiz çocuk dünyaya gelmiştir. Sami, çok kültürlü bir ortamda Balkan toprakları zenginliği içerisinde büyür ve yirmi yaşına kadar bu topraklarda yaşar. İlköğretim döneminin ilk yıllarında anne ve babasını peş peşe kaybeder. Bu acı hadiseden sonra Sami ve beş kardeşi Yanya’da bulunan büyük ağabeylerinin yanına taşınır. Sami burada eğitim hayatına devam eder, Arapça ve Farsça dil eğitimi alır. Başarılı bir öğrenci olan Sami sekiz yıl olan eğitim süresini yedi yılda tamamlayarak başarısını kanıtlar.
Belirli bir düzeyde Arapça ve Farsçayı öğrendikten sonra Batı dillerine merak salar ve Rumca, İtalyanca, Fransızca eğitimi alır. Yabancı dil eğitiminde bu denli ilerlemesi iş hayatını olumlu şekilde etkiler ve Yanya Mektebi Kalemi’nde memur olarak işe başlar. 1872 yılında İstanbul’a yerleşmesi ile yazarın ünü artar. Burada kardeşi ile birlikte Matbuat Kalemi’nde çalışmaya başlar. Bir taraftan da kendi çıkardığı "Hadika" adlı gazetede günlük yazılarını yayınlar. Sami bir süre hem memuriyetine hem de edebi hayatına devam eder. Türk edebiyatının ilk telif romanı olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ı 1872 yılında yazmıştır. Bu roman ile ilgili Serveti Fünun gazetesinin sahibi olan Ahmet İhsan'a gönderdiği tercüme-i halinde şunları yazar: "Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat unvanıyla milli bir roman yazdım. O zaman Türkçenin aile lisanı denilen cihetine henüz vakıf olamadığım hikaye-i mezkürenin ibaresinden münfehim olur." Burada söylemek istediği şey aslında yazdığı eserin hem hikaye hem de roman olarak nitelendirilmesidir.
O yıllarda değişime kapılarını açmış olan Osmanlı İmparatorluğu sadece merkezde değil bütün vilayetlerde de istenilen yeniliği yakalamak için memurlar görevlendirmeye başlamıştır. Trablusgarp Vilayeti için gazete çıkarmak istenilince 1874 yılında Matbuat Müdiriyeti tarafından Şemsettin Sami görevlendirilir. Orada Türkçe-Arapça yayınlanan Trablusgarp Gazetesi'nin başyazarlığı görevini yapar. Bir süre bu vilayette görev alır ama memleket hasretine dayanamaz ve İstanbul'a geri dönerek edebi çalışmalarını hızlandırır. Farklı gazeteler çıkarır, farklı vilayetlerde tekrardan görev alır. Hatta II. Abdülhamit'in kurduğu Cem'iyyet-i İlmiyye-i Arnavudiyye'nin kurucu üyeleri arasında yer almıştır. Bazı kaynaklarda Sami'nin gazeteciliği bıraktığı yazar ama Mihran Efendi ile birlikte "Cep Kütüphanesi" kurarak küçük kitaplar hazırlar. Gök, Yer, İnsan, Kadınlar ve Esatir gibi eserler bu küçük kitaplar arasındadır. Bu faaliyet ile yazarın asıl amacı okura geniş bir okuma yelpazesi sunmaktır.
Çevirmenlik ile başladığı yazı faaliyetinde Victor Hugo'nun Sefiller adlı eserini Türkçeye kazandırır ancak Şemsettin Sami'yi asıl değerli kılan şey sözlük çalışmalarıdır. 1882'de Kamus-ı Fransevi adlı sözlüğünü yayınlar. Ondan kısa bir süre sonra 1885'te bu sözlüğün tersini de basına verir. Bu sözlük çalışmasını II. Abdülhamit çok beğenip önemser ve kendisine "Ula sınıf-ı Sanisi" rütbesi ile madalya takar. Ardından 1889-1898 yılları arasında Kamusü'l Alam'ı yayınlar. Yahya Kemal, onun dil ve kültürümüze yaptığı hizmetlere vurgu yaparak "Şemsettin Sami'nin lügatları olmasaydı zavallı muharrirlerimiz neler yaparlardı?" demiştir.
Bütün bu yoğun çalışmalar Sami'nin özel hayatında bazı aksaklıklara neden olur ve 34 yaşında iken Emine Hanım ile evlenebilir. Bu evlilikten dört çocuk dünyaya gelir. Sami, onların eğitim hayatlarıyla da aşırı ilgili olur hepsinin belli bir mertebeye gelmesini ister. En küçük oğlu olan Sadi'nin erken yaşta vefatı aileyi derinden etkiler. Bir diğer oğlu olan Ali Sami ise Galatasaray Lisesi'nde yıldız öğrenci olup Türk sporunda tanınan kişi olur. Şemsettin Sami ömrünü verimli geçirir ancak erken denecek yaşta, 1904 yılında vefat eder. Agah Sırrı aracılığı ile günümüze aktarılan bilgilere göre Sami, öleceği gün kızına "Bana Granziyella'dan oku" der. O da babasının son isteğini yerine getirir ve Sami kızının yanında son nefesini verir.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.