Kitapları Okumamak, Yakmak Kadar Büyük Bir Suçtur!
Kültür ve Sanat - 18 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 4 Dk.
18 Ocak, 2021
Günümüzden yarım asır önce yazılan ve geleceğimize ışık tutan bir kitap düşünün. İçinde ise görevi yangın söndürmek değil kitapları yakmak olan itfaiyeciler var. Kitap okumak ve evinde bulundurmaksa suç! Peki neden? İşte tüm bunlar ve daha fazlası yazımda, hazırsanız başlayalım!
Fahrenheit 451: Kitap kâğıtlarının yanıp tutuştuğu ısı derecesidir.
Yarım asır önce yazılıp, günümüze ayna olan Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451’i… Bradbury, renkli yayınların çıkması, televizyonun kontrolü ele geçirmesi, ekranların giderek büyümesi ve okumanın önemini yitirmeye başlamasından yola çıkarak, böyle devam ederse neler olabileceğini düşünmüş ve yıllar öncesinden bugünleri tahmin ederek bu romanı ortaya çıkarmış. Düşünün, televizyonun hâkimiyetini kurduğu bir düzen ve düşünmeyi reddederek bundan mutluluk duyan insanlar. Çok da uzak gelmedi değil mi?
“Bir saat televizyon dersi, bir saat basketbol, beysbol ya da koşu, bir saat çalgı uyarlama dersi veya resim ve yine spor. Fakat biliyor musun biz asla soru soramayız. Onlar cevapları sana boca ederler, bing bing bing ve biz dört saat daha orada oturup film öğretmeni seyrederiz.”
Bir evren var ki insanlar konuşmaktan kaçıyor, aynı şakaları yapıp aynı şeylerden bahsediyor, televizyon insanları uyuşturuyor, kitap okumak ve barındırmaksa suç. İtfaiyecilerin görevi ise alevleri söndürmek değil, kitap yakmak. Peki neden? Çünkü okumayan, bilgiyle dolmayan insan mutludur ve toplumun huzuru için tüm kitapların yok olması gerekmektedir. Şiirler acı verir, romanlarsa bilgi. Okuyan insan düşünür, düşünen insansa tekdüze bir yaşama girmeyerek haksızlıklara karşı sessiz kalmaz. İşte tüm mesele bu!
92 yıllık hayatına 500’e yakın öykü, şiir, roman ve senaryo sığdıran yazar Ray Bradbury’nin bodrum katta yer alan bir kütüphanede, kiralık bir daktiloyla yazdığı en ünlü eseri olan Fahrenheit 451, otoriter devlet anlayışı ve baskıyı eleştirirken, televizyonun okumayı nasıl körelttiğini anlatan bir distopyadır. Bradbury eserinde bilginin değeri konusunda mesajlar vermekte, gelecekte kitap okuyan kimse kalmayacağı ve bilginin korunması gerektiği konusunda ise okuyucularını uyarmaktadır.
“Bilmiyorum. Mutlu olmamız için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz. Eksik bir şey var. Çevreme bakıyorum. Kaybolduğunu kesinlikle bildiğim tek şey, son on-on iki yıldır yakmakta olduğum kitaplar. Bu yüzden kitapların faydası olur diye düşündüm.”
Kitap, on yıldır itfaiyecilik yapan başkarakterimiz Guy Montag’ın alevlerden ve bir şeylerin karararak değişmesinden duyduğu hazzı dile getirmesiyle başlıyor. Bir gün, bir adamın kitaplarıyla beraber diri diri yakılmasına şahit olan Montag, yeni komşusunun düşüncelerinin de etkisiyle “Biri kitaplar uğruna yanabiliyorsa, kitapların içinde bir şeyler olmalı” şeklinde düşünüyor ve düzene karşı çıkarak kitap okumaya başlıyor. Bunun üzerine Montag’ın tüm hayatı değişiyor. Fakat burada önemli bir soru doğuyor. Düzenin bozukluğunu bile bile orada kalmaya devam edebilir miyiz?
Fahrenheit 451, günümüze ayna olup ışık tutuyor! Evet, kitap yakan itfaiyecilerimiz yok, fakat insanlarımız her geçen gün biraz daha kitaplardan uzaklaşıp televizyona, telefona yönelmeye başladı. “Nasıl olsa sistem bizim yerimize düşünüyor. Sürüden ayrılıp kendimizi yormanın ne gereği var?” anlayışıyla okumanın yasaklanmasına gerek kalmıyor. Çünkü insanlar zaten kitapları umursamıyor ve düşünüp fikir üretmeyi gereksiz görüyor. Oysa bunların tam tersi
olmalı. Bilginin ve okumanın değeri bilinmeli, her şey düşünülüp sorgulanarak fikirler üretilmeli.
Sonuç olarak kitapta verilen asıl mesaj tam olarak şu: Televizyonun hâkim olduğu düzende kitaplar yok olmaktadır. Fakat kitapları yakmaktan daha kötü bir suç varsa o da onları okumamaktır. Düşünmeyi reddetmek, topluma yarar değil zarar vermektedir.
Siz de okumanın değerini anlamak istiyorsanız, kitapların birer kahraman olduğu bu kitap tam size göre!
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.