Jean-Jacques Rousseau ve Toplum Sözleşmesi Hakkında
Kültür ve Sanat - 24 Mart, 2020 - Okuma Süresi: 4 Dk.
24 Mart, 2020
Rousseau’nun deyişiyle doğa durumundan çıkıldığında; yani düzene ihtiyaç duyulmadığı ve mülkiyetin var olmadığı, insanın bütün ihtiyaçlarının doğa tarafından karşılandığı durumdan çıkıp mülkiyet kavramı ve sosyal sınıfların ortaya çıktığı düzene uyum sağlamak zorunda kaldığında, topluma yeni bir sistem gerekliydi. İşte Rousseau "Toplum Sözleşmesi"nde bize bu sistemin bir tarifini sunmaktadır.
İnsanlık, tarih macerasında çağdaşlarının ve sonraki nesillerinin düşüncelerini derinden işaretleyen harika eserler üretti. Bu eserler bazen yayınlandıkları zaman, bazen de daha sonra geleceğe uzanarak büyük bir ün kazanmışdı. Fakat bu tür eserlerin tüm kusurları ve eksiklikleri, tarihte yankılanmalarını engellememiştir. Çünkü bir eser, anın veya geleceğin politik isteklerini en iyi yansıtan eser olabilir. Modern Fransa'nın entelektüel tarihini yaşayan ve üretenlerden biri olan İsviçreli filozof Jean-Jacques Rousseau'nun kitabı olan “Toplum Sözleşmesi” (1762), tarihin en etkili kitaplarından biridir. Rousseau, yeni şekillenen toplum karşısında politik bir topluluk kurmanın yollarını düşünür. Bu eser siyasal otoriyetle yönetimin hangi koşullarda meşru olacağıyla ilgilenir.
"insan özgür doğar; ama her yerde zincire vurulmuştur."
Toplum sözleşmesinde siyasal iktidarın kaynağı sözleşmeyi yapan bireylerdir. Sözleşme ile iktidarın kaynağı ise insanların iradesidir. En önemli unsur her koşulda devleti oluşturmak yerine bireylerin bazı menfaatlerini güvence altına alma amacıyla devleti oluşturmasıdır. Toplum sözleşmesinde her insanın özgür doğduğunu fakat medeni bir yaşantının var olabilmesi için toplumun çıkarları doğrultusunda bireysel özgürlüklerden feragat edilmesi gerektiğini ve bunun da yalnızca, herkesin özgür iradesiyle kabul ettiği toplumsal bir sözleşmeyle var olabileceğini söyler.Toplum sözleşmesi gereği insanlar “haklarını koruma hakkını” kendilerinden üstün bir güce devrederler ve herkesin özgür olabilmesi için özgürlüklerinden (hukuk kurallarına uyma gibi) taviz verirler.
Rousseau'nun sivil özgürlük anlayışını ve bunun faydalarını anlatmak için bir basket oyunu hayal edelim. Beş oyuncu her biri birbirinden bağımsız olacak şekilde bu sahada oynamaktadır. Doğa durumunda bulunmaktadırlar, dostça fakat tek başınadırlar. Hepsi basketbol yeteneklerini sergileyebilen kabiliyetli oyunculardır. Fakat her biri esasen kendi istedikleri gibi oynamakla ilgilenmektedirler, numaralarına ve becerilerine odaklanmışlardır. Peki takımlar halinde oynasalardı ne olur? Her oyuncu istediğini istediği zaman yapma özgürlüğünden feragat eder. Bununla birlikte, bir araya gelen oyuncularla birlikte pek çok yeni imkan da ortaya çıkar. Oyunları ya da turnuvaları kazanabilirler ve yetenekleriyle ünlenebilirler. Genel irade, bu bağlamda her bir oyuncunun bireysel olarak kazanma arzuzundan daha fazlasıdır ve takımın kendisinin başarılı olmasıdır. Bu örnekte sivil özgürlük ise birlikte çalışmak ve gelişmek için antremanlar düzenlemekten gelir. Bu buluşmaları takım olarak başarma genel iradesi gereğince kendileri için ayarlarlar.
Rousseau'ya göre doğal durum iyidir ama toplum haline gelmek de kaçınılmazdır. Eşitlik bozulmuştur ama bu eşitliği ortadan kaldırmak ve insanlar arasında yeniden özgürlüğü ve eşitliği sağlayabilmek için bir sözleşme gerekir. Kişinin kendi koyduğu ve katıldığ kanunlara uyması özgürlüktür. Toplum durumu aslında eşitsiz bir durumdur ama toplum sözleşmesi sayesinde herkesin egemen irade üzerinde eşit payının olmasıyla eşitsizlik bir ölçüde giderilebilir. Kişi tüm haklarıyla birlikte kendini topluma devredince hem yöneten hem de yönetilen konumuna gelmektedir. Otorite nihayetinde genel iradeyi geliştirmek, insanlar kendi seçecekleri yasalar altında yaşaması için vardır.
"Eşitsizlik sorunu toprağı işleyecek aletin ortaya çıkması, sonra da mülkiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte doğmuş ve insanların mutluluğu sona ermiştir. Çünkü toplumda artık akıl egemendir ve akıl yoluyla mülk edinme durumu vardır."
Edebiyat ve felsefe alanında şöhretli Rousseau, hakiki dinin kalpten geldiğine ve dini törenlere ihtiyaç olmadığına inanır ve hatta zamanında bu sebeple Katolik killisesi kendisinin bazı kitaplarına uygunsuz dini fikirler içerdiği gerekçesiyle yasak koyulmuştur. Maximilien Robespierre tarafından bir otorite olarak tutulduğu için Fransız Devrimi'ne ilham verenlerden biri olarak adlandırılabilir. “Toplum Sözleşmesi”nin dönemindeki ve sonraki yüzyıllardaki etkilerine dayanarak eserin modern, politik ve sosyal düşüncede bir mihenk taşı olduğunu söyleyebiliriz. Günümüzde de hala önemini korumaya devam etmektedir.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.