İstanbul’un Yedi Tepesi: Efsanelerle Bezenmiş Tarihi Şehir
Kültür ve Sanat - 08 Temmuz, 2024 - Okuma Süresi: 6 Dk.
08 Temmuz, 2024
İstanbul, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış büyüleyici bir şehirdir. İstanbul'un "Yedi tepeli şehir" olarak anılması, hem coğrafi bir gerçekliği hem de tarihi bir zenginliği simgeler. Peki, neden yedi tepe? Bu mistik sayının ve İstanbul’un yedi tepesinin hikâyesini gelin beraber keşfedelim!
Yedi Sayısının Mistik Anlamı
Yedi sayısı, insanlık tarihinin başlangıcından itibaren mistik ve kutsal bir anlam taşmıştır. Kadim medeniyetlerden modern kültürlere kadar yedi sayısı; mükemmellik, bütünlük ve ilahi düzenin sembolü olarak kabul edilir. Örneğin dünyanın yedi günde yaratıldığı, yedi büyük günah ve yedi faziletin bulunduğu, yedi kat gök ve yedi cehennem katmanı gibi kavramlar, yedi sayısının evrensel önemini ve derin anlamını ortaya koyar.
Endülüslü Yahudi bilgin Nahmanides, yedi sayısının doğal dünyanın düzenini yansıttığını belirtmiştir. Haftanın yedi günü, gökkuşağının yedi rengi, müzik skalasının yedi notası gibi pek çok örnek de bu sayının doğayla nasıl iç içe olduğunu gösterir. Yedi, yalnızca mistik bir sayı değil, aynı zamanda evrensel bir düzenin ve doğal ahengin sembolüdür.
Roma’dan İstanbul’a: Yedi Tepeli Şehir Mirası
“Yedi tepeli şehir” kavramı, ilk olarak Roma ile anılmıştır. Roma'nın kurucuları, şehri yedi tepe üzerine kurarak onun kutsallığını ve mükemmelliğini vurgulamak istemişlerdir. Roma İmparatorluğu’nun gücünü ve otoritesini simgeleyen bu ifade, zamanla İstanbul’a da miras kalmıştır.
Büyük Konstantin, Bizans’ı ziyaret ettiğinde İstanbul'u Roma'nın yeni başkent olarak seçmeye karar vermiştir. Konstantinopolis (İstanbul), Roma’nın mirasını devralarak “Yeni Roma” unvanını kazanmış ve yedi tepeli şehir olarak anılmaya başlanmıştır. Bu yedi tepe, şehrin ihtişamını ve stratejik önemini simgeleyen yapılarla donatılmıştır.
İstanbul’un Yedi Tepesi
İstanbul’un yedi tepesi, "tarihi yarımada" olarak bilinen bugünkü Fatih semtinde yer alır. Her tepe, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma önemli yapılarla taçlandırılmıştır. İşte İstanbul’un yedi tepesinin hikayeleri ve üzerlerinde yer alan önemli yapılar:
1. Sarayburnu Tepesi (Topkapı Sarayı / Ayasofya)
İstanbul’un ilk tepesi olan Sarayburnu Tepesi, Bizans Antik Kenti üzerine kurulmuştur. Romalılar burada Ayasofya’yı, Osmanlılar ise Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Camii’ni inşa etmişlerdir. Bu tepe, İstanbul’un tarihi ve kültürel merkezlerinden biridir ve kozmopolit havasını korur. Sarayburnu, aynı zamanda Yerebatan Sarnıcı, Alman Çeşmesi, Aya İrini ve İbrahim Paşa Sarayı gibi birçok önemli yapıya ev sahipliği yapar.
2. Çemberlitaş Tepesi (Nuruosmaniye Camii / Forum Konstantin)
Çemberlitaş Tepesi, Bizans döneminde Forum Konstantin olarak biliniyordu. Konstantin Sütunu, diğer adıyla Çemberlitaş, bu tepenin en önemli yapılarından biridir. Osmanlı döneminde ise tepe, klasik unsurlar taşıyan Nuruosmaniye Camii ve Kapalıçarşı ile önem kazanmıştır. Bu tepe, hem Bizans hem de Osmanlı dönemlerinin izlerini taşır ve Kapalıçarşı’ya her gün binlerce turist çeker.
3. Beyazıt Tepesi (Süleymaniye Camii / Büyük Nymphaeum)
Beyazıt Tepesi, Bizans döneminde Büyük Nymphaeum’a ev sahipliği yapıyordu. İmparator I. Theodosius tarafından yeniden inşa edilen ve Theodosius Forumu olarak adlandırılan bu yapı, Bizans döneminin önemli simgelerinden biridir. Osmanlı döneminde ise tepe, Mimar Sinan tarafından inşa edilen muhteşem Süleymaniye Camii ile taçlandırılmıştır. Beyazıt Camii ve İstanbul Üniversitesi de bu tepenin önemli yapılarındandır.
4. Fatih Tepesi (Fatih Camii / Eski Havariler Kilisesi)
Fatih Tepesi, Bizans döneminde Kutsal Havariler Kilisesi’nin bulunduğu yerdi. İstanbul’un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan ilk padişah camisi olan Fatih Camii burada inşa edilmiştir. Bu tepe, Bizans ve Osmanlı mirasını bir arada taşır ve Haliç’ten Aksaray’a kadar uzanır.
5. Yavuz Sultan Selim Tepesi (Yavuz Selim Camii / Aspar Sarnıcı)
Yavuz Selim Tepesi, Haliç’e en yakın tepe olup, Çarşamba Mahallesi’nde son bulur. Fetih öncesi Osmanlı camilerinin mimarisini sergileyen Yavuz Sultan Selim Camii, bu tepenin en önemli yapılarından biridir. Ayrıca Aspar Sarnıcı ve Pammakaristos Kilisesi (bugünkü Fethiye Camii) de bu tepede yer alır.
6. Edirnekapı Tepesi (Mihrimah Camii / Kariye Manastırı)
Edirnekapı Tepesi, yedi tepenin en yükseğidir ve deniz seviyesinden yaklaşık 70 metre yüksekliktedir. Bizans döneminde Blakhernai Sarayı burada bulunuyordu ve Kariye Manastırı’nın mozaikleri bu tepenin önemli turistik cazibe merkezlerinden biridir. Osmanlı döneminde ise Mihrimah Sultan Camii burada inşa edilmiştir.
7. Kocamustafapaşa Tepesi (Haseki Külliyesi / Arkadius Sütunu)
Kocamustafapaşa Tepesi, Marmara Denizi’ne yakın tek tepedir ve hem Bizans hem de Osmanlı dönemlerinde önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan için inşa edilen Haseki Külliyesi, bu tepenin en önemli yapılarından biridir.
İstanbul’un yedi tepesi, sadece coğrafi bir gerçeklik değil, aynı zamanda şehrin tarihi ve kültürel zenginliğini de yansıtır. Her tepe, kendi içinde birer efsane ve hikaye barındırır. Bu efsaneler, İstanbul’un mistik ve büyüleyici atmosferini oluşturur. İstanbul’un yedi tepesini ziyaret etmek, sadece şehrin güzelliklerini görmekle kalmaz, aynı zamanda tarihin derinliklerine yolculuk yapmanızı sağlar. Eğer siz de İstanbul’u keşfetmek isterseniz, bu yedi tepeyi ve onların hikâyelerini mutlaka ziyaret edin. Şehrin büyüsüne kapılacak ve tarihin izlerini adım adım takip edeceksiniz.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.