İnsanlık Tarihinin En Karanlık Ayıbı: Ruanda Katliamı
Kültür ve Sanat - 28 Aralık, 2020 - Okuma Süresi: 4 Dk.
28 Aralık, 2020
Ruanda bir Doğu Afrika ülkesi. Fakat birçoğumuz onu konumu ile değil tarihe konu olan büyük soykırım ile hatırlıyoruz. Hatırlıyoruz diyoruz ama olay aslında unutmamamız gerekecek kadar yakın bir tarihte, Nisan 1994’te meydana geldi.
Ruanda bir Doğu Afrika ülkesi. Fakat birçoğumuz onu konumu ile değil tarihe konu olan büyük soykırım ile hatırlıyoruz. Hatırlıyoruz diyoruz ama olay aslında unutmamamız gerekecek kadar yakın bir tarihte, Nisan 1994’te meydana geldi. Olaya zemin hazırlayan etkenlerden bahsederek başlayalım.
Ruanda Soykırımı Gerçek Soylara Dayanmayan Bir Soykırımdır
Katliam soy olarak Hutular ve Tutsiler arasında çıkmıştır ama kimdir bunlar? Katliamdan önce Afrika’daki ülkelerden bazıları Belçika’nın sömürgesi idi. Ruanda da 1922’de Belçika himayesine girmişti. Sömürgeci devlet, yerli halkı birbirinden ayrıştırabilmek için faşist bir yöntem kullandı. Daha güzel görünümlü, uzun boylu vatandaşları Tutsi olarak sınıflandırdı ki bu toplam halk içerisinde küçük bir azınlık (tüm halkın yaklaşık %9’u) oluşturuyordu. Bu ayrımı legalleştirmek adına her birine ayrı kimlik kartları çıkardı ve dağıttı. Azınlık olmalarına karşın Belçika uzun bir süre Tutsileri destekledi ve Hutular ayrımcılıklara maruz kaldılar. Ta ki 1950lere kadar. Halkı ayrıştıran el bu kez desteğini bir taraftan diğerine aktardı. Bu şekilde desteklenen Hutular geçmiş yıllarda ezilmenin de verdiği nefret duygusuyla hareket etmeye başladılar.
Yıkımın Psikolojik Başlangıcı ve Katliam
Hutuların ilk ayaklanması 1959 yılında oldu. Bu ayaklanma sonucu bazı Tutsiler Uganda gibi çevre ülkelere kaçtılar ve güçlendiler. Uganda topraklarının bir kısmını kendilerine kattılar. İsimleri artık Ruanda Yurtsever Cephesi (RPF) olmuştu. RPF giderek silahlandı ve 1990 yılına gelindiğinde Ruanda ile savaş başlattı. Bu iç savaş 1992 yılına dek sürdü. Olayların yatışması ve savaşın temelli bitmesi gerekirdi fakat öyle olmadı. Bu sessiz geçen 2 yıl süresince kendilerine İnterahamwe denilen aşırı milliyetçi Hutular imkanları doğrultusunda silahlandılar. Bütçeleri kısıtlı olduğu için Çin’den palalar ve bıçaklar sipariş ettiler. Olayın gizli (!) sorumlusu Fransa devleti de bir yandan Hutu milisleri eğitirken bir yandan da silahlandırıyordu.
Fakat Hutulara bu kanlı katliamı başlatmak için bir sebep gerekiyordu. O sebep 6 Nisan 1994 tarihinde ellerine geçti. Ilımlı bir Hutu olan ve savaş istemeyen Ruanda Başkanı Habyarimana’nın uçağının düşmesi Tutsi soykırımını başlatacak olan kıvılcım oldu.
Katliam yakın tarihin en kanlı olaylarından biriydi. Sadece 100 günde 1 milyona yakın Tutsi ve Ilımlı Hutu öldürüldü. Ölenlerin 300.000 kadarı da çocuk ve bebeklerdi. Olayları alevlendirmede medyanın da rolü büyüktü. Radyolardan ‘’Çıkın, çıkın ve o hamamböceklerini öldürün!’’ anonsları yapılıyordu. Öldürmek istedikleri insanların sayısı o kadar fazlaydı ki öldürmeye yetişemedikleri düşmanlarını aşil tendonlarından yaralayıp yürümelerini, dolayısıyla kaçmalarını engelliyorlardı ve daha sonradan gelip öldürmeye devam ediyorlardı. Ülkenin köpekleri ölülerle o kadar beslenip güçlendi ki daha sonra köpekleri bile öldürmek zorunda kaldılar.
Ruanda Soykırımı halen her yıl 6 Nisan günü anılıyor ve bu sayede ırkçılığın nasıl büyük bir hastalık olduğunu hatırlamış oluyoruz. Katliamı konu alan filmlerden Hotel Rwanda ve Shooting Dogs’u izlemenizi öneriyorum. Türkiye’de daha uzun yıllarca barış içinde ve kardeşçe yaşamayı diliyorum.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.