Henüz Doğmamış İnsanların Ressamı: Van Gogh

Van Gogh ve onun eserlerini şimidilerde her defterin kapağında, bardak altlığında, kupamızda, çantamızda, kısaca neredeyse her desende, hatta belki bazılarımız telefonumuzun duvar kağıdında bile görüyoruz. Ama onun hakkında ne kadar çok şey biliyoruz? Hadi gelin birlikte Van Gogh'u tanıyalım!

Van Gogh tam adıyla Vincent Willem Van Gogh 30 Mart 1853'te Hollanda'nın güneyindeki Groot-Zundert şehrinde doğmuştur. Van Gogh'un 5 kardeşi vardı ancak en çok Theo ile yakındı. Babası papazdı. Hatta o da kariyerinin bir döneminde babası gibi din adamlığı yaptı ancak bu çok uzun sürmedi. Din adamlığı dışında daha öncesinde bir galeride satış memuru olarak çalışmıştı ancak oradan kovuldu. Resim yapmaya kardeşi Theo'dan istediği kağıt ve kalemle madencilerin resimlerini çizerek başladı. Resim eğitimi almak istedi ve Brüksel'de ressam Ridden van Rappard'la arkadaş oldu ve ondan anatomi ve perspektif dersleri aldı. Fakat bir süre sonra hastalanıp ailesinin yanına döndü. Dinadamlığını bırakıp ressamlığı seçtiği için babasıyla arası bozulmuştu. Babası ölünce Anvers'e giderek Anvers Akademisi'nde çalışmaya başladı.Daha sonra  kardeşi Theo'nun yanına Paris'e gitti.  Theo, Van Gogh'un bütün ihtiyaçlarını hatta resim malzemelerini bile karşılıyordu. Theo sayesinde Paris'te, Pissarro, Edgar Degas, Henri de Toulouse-Lautrec ve Paul Gauguin gibi ünlü ressamlarla tanışmaya başladı. Ancak onlarla tarzı çok farklıydı.Paris'te 200'den fazla resim yapmıştı ancak yaşadığı sıkıntılar onu iyice depresif bir hale sokmuştu. En sevdiği renk olan sarı boyayı yediğini hatta bazen yemeklerin içine boya sıktığını söyleyenler olmuştur. Aslında Van Gogh'un sarı rengi de tartışmalı bir konudur. Bazı görüşlere göre, düzenli olarak içtiği absent (alkol oranı çok yüksek olan bir içki) gözlerinin retinasına zarar vermiş ve sarı görmeye başlamış. Bazılarına göreyse Van Gogh'un sarı ağırlıklı resimlerinin nedeni epilepsiydi.

Paul adında fransız bir ressamla dost olmuştu onunla birlikte yaşıyordu ancak son zamanlarda tartışmaya başladılar ve Paul ona gideceğini söylediğinde Van gogh atolyesine gidip kulağını kesti. Kulağını da genelevde çalışan Rachel adında bir kadına hediye etti. Bunun üzerine hastaneye kaldırıldı. Theo duyar duymaz onun yanına geldi. Van gogh'un hayatını anlatan bir filmde, hastanede Van Gogh Theo'ya iyi ressam olup olmadığını sormuştur.Theo onun  iyi bir ressam değil muhteşem bir ressam olduğunu söylemiştir.

 

 

Olaydan sonra kardeşi Theo, onu iki hafta boyunca Arles hastanesinde tuttu. 1890'ın başlarında eve dönüp kesik kulaklı bir portresini çizmesine rağmen, kısa süre sonra tekrar hayaller görmeye başladı ve aynı hastaneye kaldırıldı. İki ay sonra, akıl hastanesine yatmayı kabul etti ve bu sanatsal çabaları için en verimli dönemiydi. Filmde akıl hastanesinde ona resimlerinin çok kötü olduğunu söyleyen birine karşılık "Belki tanrı beni henüz doğmamış insanlar için ressam yapmıştır." cevabını verdi. Bu gerçekten de öyleydi. Onun yaşadığı dönemde yaptığı resimleri beğenmeyip onu aşağıladılar. Ancak bizim zamanımızda eserleri o kadar beğeniliyorki her desende onu görebiliyoruz.

Van Gogh geride birçok sanat eseri bıraktıktan sonra 37 yaşında öldü.Ölümünün de intihar mı cinayet mi olduğu hala bir muamma. Tarlada resim yaparken kendisini karnından vurduğunu söylemiştir. Ancak bazı insanlar onun çocuklar tarafından vurulduğuna inanır. O psikolojik sorunları olan bir dahiydi. Yaptığı mükemmel eserler, çağdaş resim anlayışının oluşmasında büyük rol oynamış ve böylece doğa resminde kabul edilen gerçeği en şekilde yansıtma geleneğine en etkili darbeyi vurmuştur.