Film İncelemesi: Dünyanın En Kötü İnsanı

Kültür ve Sanat - 14 Mart, 2022 - Okuma Süresi: 5 Dk.

14 Mart, 2022

Film İncelemesi: Dünyanın En Kötü İnsanı

Joachim Trier imzalı, 74. Cannes Film Festivali'nden En İyi Kadın Oyuncu ödülüyle ayrılan Dünyanın En Kötü İnsanı, bir kadının hayatındaki en önemli 4 bölüme şahit olmamızı sağlıyor. Benliğini arama yolunda bir eşlikçi bulmak isteyen herkesi yazıma davet ediyorum!

20’li yaşlarının sonunda olan Julie ile üniversite çağındayken tanışıyoruz. Ne istediğini henüz bilmeyen, cerrahlıktan, psikologluğa ve daha sonrasında fotoğrafçılığa geçişini gördüğümüz Julie hemen hemen hepimizin özel hayatında yaşadığı tatminsizlikleri, kararsızlıkları, kaygılarımızı bize hatırlatan, yalnız olmadığımızı hissettiren bir karakter. Tüm bu geçişlerin arasında savrulurken ileride ona kendi hayatına seyirci kaldığını hissettirecek olan erkek arkadaşı Aksel ile tanışıyor. Aksel popüler bir karikatürist ve aslında Julie’nin hayatına girdiği andan itibaren onu kendi gölgesine hapsediyor. Julie’ye göre her şeyin bir son kullanma tarihi var ve Aksel ile olan ilişkisini de rastgele bir partide tanıştığı Eivind için sonlandırıyor. Yaşadığı ilişkilerde erkeklerin gölgesinde kalmışlığın ya da hayatında özellikle baba faktörünün etkisizliği yüzünden erilliğe karşı bir savunmasızlığı da içinde barındırıyor. Kendini tanıma yolunda bencilce kararlar alan ve kendini ararken tükettiği insanlar yüzünden Julie kendini daima  “dünyanın en kötü insanı” gibi hissedeceği sürece giriyor.

Film İncelemesi: Dünyanın En Kötü İnsanıİnsan yaşamının en karmaşık ve zor dönemlerinden biri olan 20’li yaşlar, içerisinde en önemli seçimlerimizi barındırır. Belki de en vurucu dönem olmasının nedeni de budur. Attığımız her adımın, her bekleyişin, geride duruşların bir bedeli olacaktır. İnsan ebediyen bir beklenti içerisinde ebediyen bir hayal kırıklığı yaşayan bir emici olup çıkmıştır. Karakterlerimiz; tüketmek, almak, değiştirmek üzerine kuruludur. İster ruhsal olsun ister nesnel, ne varsa her şey tüketimin ve değiş-tokuşun nesneleridir.

Julie’nin her karar aşamasında yaptığı seçimler ardından yaşadığı pişmanlıklar, vicdan azabı aynı yaş aralığındaki izleyiciler için adeta bir ayna görevi görüyor. Hayatı hakkında bir şeyler yapmaya çalışırken toplum baskısından uzak kalmaya çalışan aynı zamanda benliğini ve kimliğini beklentilere göre oluşturmak istemeyen Julie benliğine karşı inancını asla yitirmiyor. Hepimiz tüm yaşamımız boyunca değişen koşullara, fikir ve duygulara rağmen içimizde kalan bir ben’in, bir özün bilincindeyizdir. ‘’Ben’’ kelimesinin de kendimize ilişkin tüm yargılarımızın da arkasındaki işte bu özdür. Eğer kendi varlığımızın kalıcılığına inancımızı yitirirsek özümüz hakkındaki duygumuz sarsılır. Bunun sonucu olarak da öz duygumuz için başkalarının onayına bağımlı kalırız. Julie’nin Aksel ile uzun bir ilişkiye adım atmasından sonra kendi kimliğini yitirmesi ve kendi hayatını uzaktan izlermiş gibi hissetmesinin temel sebebini buna bağlayabiliriz.

Film İncelemesi: Dünyanın En Kötü İnsanı

Filmde kadınların özgürlüğünü ve bağımsızlıklarını kazanma sürecinde başından geçenleri bir kadının gözünden bize aktarılması çok değerli bir ayrıntı. Günümüzde kadınların dünyasına telkin edilen, itibarı korumaya ve davranışlara yönelik tavsiyelerin aslında göz boyayan bir zehir olduğu, dışarıda bir kabuğa dönüşen ahlakın, içteki özü yavaş yavaş yiyip tükettiği çok açık bir gerçek. Çoğu sahnede de kendi yönünü çizmek isteyen kadınlara karşı erkeklere gösterilen hoşgörü ve imtiyazların gösterilmemesi, belli bir yaştan son kadınların edinmesi zorunluluk olarak görülen birçok sıfatı, aile kurmayı, bir çocuk dünyaya getirmelerini beklemeleri ve bunun kadınların üzerinde yarattığı baskıyı da gözler önüne seriyor. Julie’nin de hem kendiyle hem de çevresiyle olan tüm bu sorunlu ilişkilerinin arkasında aslında kendini gerçekleştirme isteği yatıyor. Sürekli eğitim, gelişim ve başarı odaklı günümüzde hepimiz kendimize bir yer bulmaya çalışıyoruz. Tıpkı Julie gibi. Başarısızlıklarımızı ve hatalarımızı normalleştiremeden, hayal kırıklığı olduğumuza dair inanca sürükleniyoruz, çağımızdaki gelişmelere ve her zaman başkalarına yetişmek için durmadan çalışıyoruz. Bu da bizi kaçınılmaz bir boşluğa itiyor, Julie ise bu bunalımdan ve kısır döngüden yazarak kurtulmaya çalışıyor. Fakat asıl çözümün bu olmadığını da geç anlıyor.

Film İncelemesi: Dünyanın En Kötü İnsanı

Dünyanın En Kötü İnsanı'nı seyrederken aklımızdan eski ilişkilerimiz, yaşadığımız benzer tecrübeler ve hatalarımızı düşünerek karşılaştırmalar yapıyor, 20’li yaşlarda hayata atılmanın dayanılmaz sancısını izliyoruz, hatta tekrar hissediyoruz. Tanıdık hisler insana her zaman güven verir, bu filmde de aynı hislere kapılıyorsunuz. Yarattığı atmosfer ve samimiyet adeta bir zihin deneyimi.

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.