Feminizm ve Nietzsche
Kültür ve Sanat - 13 Haziran, 2022 - Okuma Süresi: 4 Dk.
13 Haziran, 2022
Feminizm karşıtı olarak bilinen Nietzsche'nin etik hakkındaki görüşleri nasıl olur da feminist etiğin -genel anlamda- görüşleri ile örtüşür ve benzeşir? Gelin beraber inceleyelim!
Nietzsche’nin, geleneksel Batı etiğine eleştirisinin temelinde onun ortaya atmış olduğu köle ahlakı ve efendi ahlakı düşüncesi yatar. Ona göre köle ahlakı, aşılması gereken bir şeydir. Köle ahlakını, Yahudilikten beri süregelen, kalıplaşmış, eskimiş, insanın potansiyellerine ve doğaya karşı olan, hayatı olumsuzlayan birtakım değerler bütünü olarak tanımlar. Yahudilik ile başlayıp Hristiyanlığa sıçramış, geleneksel Batı düşüncesi ile desteklenmiş, özellikle Orta Çağ’da Hristiyanlığın teorize edilmesinde Platon ve Aristoteles’in oynadıkları rol bakımından da hakim bir ahlak, değerler bütünü haline gelmiştir.
Köle ahlakı, temelinde; ötekileştirilmiş, öfke duyulan, hınç duyulan birtakım değer yargılarını içerir. Öyle ki, efendi ahlakının; asilliği, kendini aşmaya yönelik tutumu, doğayla olan uyumu tersine çevrilip bütün bu değerleri ötekileştirme yoluna gidilmiştir. Köle ahlakı, bu dünyayı olumsuzlayan, başka dünyaları düşleyen, yeteneksizliği, başarısızlığı, bedenin sağlıksız olmasını temenni eden, çileci bir sürü etiği, deyim yerindeyse eziklik etiğidir. Öte yandan efendi ahlakı, köle ahlakının tam tersidir ve üstün insana ulaşılması, insanın kendini yenip sürekli revize halde olması ve tanrısallaşması sadece bu ahlaki anlayış ile mümkün olacaktır.
Feminist etiğin eleştiride, köle ahlakı olarak nitelendirilmemiş olsa bile, tam da bu geleneksel Batı etiğini hedef almıştır. Ve eleştirilerin temellendirilmesi bakımından da Nietzsche’nin etiği ile oldukça benzerlik göstermektedir.
Feminist etik konuyu köle-efendi ahlakı olarak değil de, eril hakimiyetin, kadınlar üzerindeki tahakkümü üzerinden ele alır. Onlara göre geleneksel Batı etiği, eril düşüncenin kaynağı olmakla beraber -köle ahlakına benzer şekilde- bu etik, kimliğini ötekileştirme üzerinden elde etmektedir. Öyle ki bu geleneksel etik, kadınsal olan bütün değerleri ötekileştirip kadını; siyaset, politika, din ve bürokrasi gibi alanlarda dışlayıp eril olan nitelikleri yüceltme durumundadır. Kadını değer ve haklar bakımından erkekten aşağı görüp erkeksi özelliklere evrensellik ve ideallik atfedilir. Kadını ev hayatı ile sınırlamak, onu ev hayatına hapsetmek söz konusudur. Ve böylelikle kadının, rasyanolite gerektirmeyen, sevgi dolu, hislerine bağlı özelliklerinin ev hayatı ile uyumlu olduğu, eril niteliklerle bağdaştırılan diğer -siyaset, politika, din, bürokrasi, ticaret- kavramların ise bu bağlamda kadınlara uygun olmaması, yalnızca erkeklere uygun olması anlayışını içerir. Feminist etiğe göre, genelde eril özellikler olarak kabul edilen akıl, zihin, ayrım, savaş, aşkınlık gibi özelliklerin idealize edildiği bir sistem içerisinde içkinlik, beden, barış, hayat, duygu, doğa gibi kadınsı özellikler değer kaybına uğratılmıştır. Feminist etik, bu değer kaybına uğratılan kadınsı özellikler üstüne bir değerler sistemi inşa etmeye çalışır.
Nietzsche’nin etiği ile feminist etik arasındaki temel benzerliklerden biri, -ikisinin de eleştirdiği, ötekileştirmeyi ve hınç duymayı temel alarak var olmuş geleneksel Batı etiğinin- bu ötekileştirilmiş değerleri tersine çevirip mevcut düzenini tahrip ederek yeni bir düzen kurma yönündeki tutumlarıdır. Öyle ki, köle ahlakında kabul edilen değerler tersine çevrilip efendi ahlakına dönüştürülecek, feminist etik açısından da eril hakimiyete ve erkeksi özellikler üzerinden şekillenmiş olan değerler tersine çevrilip kadınsal özellikler üzerinden şekillenen bir sistem haline getirilecektir.
Bu iki etiğin, geleneksel Batı etiğine yönelik eleştirilerinde ortak bir başka kavram ise rasyonalite yani akılcılıktır. Nietzsche, ahlakı; bir ödev, bir evrensel buyruk olarak değil de yalnızca toplumsal bir fenomen olarak gördüğü için bu evrensel buyruk iddiası taşıyan sistemlerin rasyonaliteye dayandırılmasını da sorunlu bulur. Ona göre böyle bir rasyonalite anlamsız ve gerçek dışıdır. Feminist etik açısından rasyonalite, erkeksi özellik olarak görülen bir kavramdır. Bunun yanı sıra, rasyonalitenin tersi olarak görünen duygusallık, kadınlara yüklenmiş bir özelliktir. Bu bağlamda feminist etik, kurduğu değerler sisteminde bu özelliği de tersine çevirecektir.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.