Dünya'nın Güneşe Çevirdiği En Güzel Yüz: Semerkand
Kültür ve Sanat - 25 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 3 Dk.
25 Ocak, 2021
Amin Maalouf'un en sevilen eserlerinden Semerkand'ı yakın merceğe almak, karakterleri tanıyıp, hikayeyi eleştirmek ister misiniz? Daha önce okuduysanız hafızanızı tazeleyecek, okumadıysanız mutlaka listenize eklemeniz gereken zamansız bu eseri gelin bir de beraber inceleyelim!
Yazar, karakterinin ağzından Semerkand'ı böyle tanımlıyor. Başlasam, bağlamdan kopmadan bitebilir miyim acaba diye düşünürken bittikten sonra belirli aralıklarla üç kere daha okuduğum kitap; Semerkand. Bazı okuyucularının sürükleyici değil eleştirilerine karşın ben aksini savunuyorum. Dili içinde uzun betimlemeler olmasına rağmen oldukça akıcı. İlk bölümü okurken topraklı yollarda, sarı taş evlerde gezindiğini hissetmemek mümkün değil.
Tüm bu serüvene bir başlangıç noktası verecek olursak bu kuşkusuz Ebu Tahir'in Ömer Hayyam'a boş bir kitap vermesi olurdu. Yıllar sonra içinde yüzlerce büyülü dize ile birlikte kendine ithaf edilen ve uğruna sınırlar aşılıp, türlü suçlara karışılan kitap 'Rubaiyat'. Cihan ve Hayyam'ın nahif aşkının da tüm bu sanata olan katkısını gözardı etmemek gerekir elbet.
Hasan Sabbah, zekası ve ilmi ile o günlerin büyük alimlerinden olmasına rağmen, ne yazık ki yıllar sonra kurduğu grupla anılıyor. Sadece yaptığı tüm o icraatlarla hatırlamak isterdim.
Tam hikayenin içinde kaybolduğum an üçüncü bölümde hikaye aniden hiç düşünmediğim yerlere evriliyor. Ve bu sefer de Benjamin'in hikayesini keşfetmeye ve Orta Doğudan günümüz Avrupa'sına uzanan bu sır dolu bağlamda kendimi buluyorum. Yazma'nın büyülü satırlarında dolaşıyorum onlarla ve sihirli sözcükleri okuyorum. Şirin ve Benjamin de, Cihan ve Hayyam'ı anımsatıyor bana. Dördünü de bir amaç uğruna birleştirmek mümkün.
Her son güzel bitecek diye bir kaide yok ancak bu kitabın sonu beni gerçekten bir miktar üzdü. Hem Hayyam'ın başka kopyası olmayan rubailerine hiçbir zaman ulaşılamayacağının verdiği o his hem Şirin'in Benjamin'e hiç ulaşmaması ya da ulaşamaması. En az Benjamin kadar kırıldım ben de. Ve en az onun kadar merak ettim gerçekten tuzlu sulara gömüldü mü yoksa bir şekilde bulundu ve başka kişiler tarafından muhafaza mı ediliyor.
İtiraf etmeliyim ki, kitabı bitirdikten sonra bu hikayenin ne kadarı kurgu, ne kadarı gerçek; kahramanların hangisi hayal ürünü hangisi gerçekten var olmuş ve 'Yazma'nın kaderi nasıl ilerlemiş diye hummalı bir araştırmaya giriştim. Ömer Hayyam'ın diğer rubailerini ve 'Haşhaşiler'i inceledim. Ve onu anlatan başka kitapları okunacaklar listeme ekledim.
Geçip gidiyor asude gençlik çağı
Unutmak için dikiyorum kafama şarabı
Acı mı geldi? Böylesi gider hoşuma
Ömrümün ağızda bıraktığı tat da acı.
demiş Hayyam, umarım bu çok uzun ve alengirli yolda bizim damağımızda kalan tat hoş olur.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.