Çocukların Oyuncak Bebeklere Dönüşme Serüveni
Kültür ve Sanat - 08 Şubat, 2021 - Okuma Süresi: 4 Dk.
08 Şubat, 2021
Barbie bebekler aracılığıyla bir tüketim nesnesi haline gelen çocuklar ileriki yıllarda kendi öz benliklerine yabancılaşarak toplumda kendilerine yer edinemiyorlar. Çocukları kendi oyuncakları haline getiren kapitalizm, küreselleşmeye önemli bir ivme kazandırmanın yanında; artık daha ince stratejilerle hayatın her alanında yayılarak tüketim, kültür ve geleneksel değerlerde önemli değişimlere neden olmaktadır. Çocuğu, bireyliğe geçiş esnasında kendi kültür ve geleneğine yabancılaşarak birer tüketim nesnesi haline getirmektedir.
Küçükken kimimiz için ulaşamadığımız akraba veya komşu çocuğunun oyuncağı olarak bildiğimiz, kimimizin de ilerde ona benzeme hayali kurduğumuz ve elimizden düşürmediğimiz oyuncağımız Barbie bebeklerimiz. Hepimize o zamanlar çok basit gibi gelen Barbie bebeklerimiz aslında zamanla evrilerek arz talep dengesi sonucu kapitalizmin oyuncağı olmuştur.
İlk çıkma tarihine bakarsak kısaca Barbie tam adıyla Barbara Millicent Roberts’dır. ABD’li bir iş kadını, kızından esinlenerek kızına bir bebek yaparak ilk Barbie bebeğin ve bundan sonra gelişerek değişen Barbie bebeklerinin serüvenini başlatmıştır. 1950’li yıllardan bu yana piyasa değeri yükselen ve kültürel bir değer kazanan Barbie bebekler 3-6 yaş arasındaki çocuklar üzerinde ‘masum’ görünen ama ileriki yaşlarında onlara sorun teşkil edebilecek şeylere sebebiyet vermektedir. 3-6 yaş arası çocukların rol model seçme ve algı seviyelerinin yüksek olduğu zaman dilimidir. Barbie oyuncaklar ilk zamanlarda tek tip insan modelini sarı saçlarıyla, mavi gözleriyle, zayıf ve giydikleri kıyafetlerle, takılarıyla modaya göre değişen bir yapıya sahiptir. Zamanla kapitalizmin aracı olarak başka ülke piyasalarına sunulduğunda o ülkenin de değer ve kültürüne göre üretim yapılmaya başlanmıştır. Afrika ülkelerinin bebekleri koyu tenli, İslam ülkelerinin bebekleri tesettür kıyafetler giydirerek piyasa sunmuşlardır. Ama bu değişim asıl altında yatan nedeni hala değiştirmedi. Siz hiç kilolu Barbie bebek gördünüz mü? Görmüş olmanız mümkün değildir, çünkü yoklar. Renkleri, kıyafetleri farklı; belki özendirici birçok bebek görebilirsiniz. Ama zayıf, uzun boylu, renkli gözlü dışında göremezsiniz. Böylelikle daha çocuk yaşta yanlış kadın algısı çizmeye başladılar çocukların zihninde. Bu bebekler ve çocuklar daha büyümeden çocukları büyüttüler. İlerde ellerinde bulunan plastikler gibi olma hayaliyle karşı karşıya bırakıldılar. Gerçekle hayal arasında sıkıştıklarından kendilerini oldukları gibi kabul etmemeye başlayıp estetik cerrahların yolunu tuttular. Barbie bebekler onlara göre ‘kusursuz’du ve kendileri de ‘kusursuz’ olmalıydılar. Bu kendilerini beğenmeme algısı ergen yaştaki gençlerde kendilerini tanıma yaşlarında başlamış ama temelini çocukluktan atmıştır. Bu durum toplumsal olarak da çocuklar arasındaki iletişime yansımaktadır ve bir rekabet kıyas ortamı oluşturulmaya başlanmıştır. ‘Benim bebeğim seninkinden güzel’ algısı zamanla insanlar arasında da kabul görmek için elindeki bebeğe dönüşme çabasına girerek böylelikle kendine olan özsaygısını, benliğini inkar ederek elindeki plastiğe benzeme çabasına girmeye çalışmıştır ya da bir kadının öyle olması gerektiğini düşündüğü için, annesini ve arkadaşlarını öyle olmadıkları için -zaman zaman kendi de öyle olamadığı için- toplumdan dışlanarak ya da dışlayarak tepki gösterebilirler. Böylece küçük yaştan kapitalizmin tüketim çarkına girmiş ve kapitalizmin bebeği olmuşturlar aslında. ‘Ye, iç, depresyona gir ve zayıfla’ algısı 3-6 yaş evresinden sonra birçok çocukta gözlemlenmektedir. Bu yaşlarda ebeveynlerin çocuklarını eğlendirmek için aldıkları Barbie gibi birçok oyuncak türlerinin de bu etkileri gösterdiğini söylemek mümkündür. Küçük yaşta edinilen bilgiler ve görseller çocuklarımızın geleceğinin temelini oluşturmaktadır. Barbie bebekler aracılığıyla bir tüketim nesnesi haline gelmektedirler. Kapitalizm, küreselleşmeye önemli bir ivme kazandırmanın yanında; artık daha ince stratejilerle hayatın her alanında yayılarak tüketim, kültür ve geleneksel değerlerde önemli değişimlere neden olmaktadır. (İnceoğlu&Arnas,2017 ;3240 – Ersoy, 2008 ) Bu değişim çocukların hayatında ne kadar minimum seviyede olursa ileriki yıllarda kendi benliklerini benimsemeleri daha da kolay kabullenilir.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.