Çağını Resmeden Kadın: Frida Kahlo
Kültür ve Sanat - 12 Nisan, 2021 - Okuma Süresi: 5 Dk.
12 Nisan, 2021
Kendini halk ressamı olarak tanımlayan, Meksika'nın devrimci ruhunu simgeleyen, büyülü gerçeklik akımını en iyi yansıtanlardan biri olan ressam Frida'nın hayat hikayesini gelin daha yakından inceleyelim.
Alman bir baba ve Kızıldereli bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Frida, henüz 6 yaşındayken çocuk felci geçirdi ve bir bacağı sakat kaldı. Bu talihsiz olaydan sonra kendisine 'Tahta bacak Frida' diyenlere, pes etmeyerek cevap verdi. Frida, kaliteli bir eğitim aldı. Zamanının en iyi okullarından biri olan Ulusal Hazırlık Okulu'nda okudu. Okul onu sanat, eğitim ve felsefe alanlarında donanımlı bir birey haline getirdi ve düşüncelerinin şekillenmesinde büyük rol oynadı. Frida'nın aynı okuldan arkadaşları da ileride Meksika'nın önemli düşünürleri olarak anılan insanlar olacaktı: Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda, Alfonso Villa. Sorgulayan ve entelektüel bir yapısı vardı, güçlü bir insandı Frida. Fakat 18 yaşında geçirdiği bir trafik kazası bütün hayatını değiştirdi.
17 Eylül 1925'te bir otobüsün tramvayla çarpıştığı ve birçok kişinin hayatını kaybettiği kazada Frida da vardı. Tramvayın demir çubuklarından biri Frida'nın kalçasından girip leğen kemiğinden çıkmıştı. Kazayı şu sözlerle anlatıyor Frida:
Çarpışma bizi öne doğru götürdü ve otobüsteki çelik borulardan biri, bir kılıcın boğayı delip geçmesi gibi beni delip geçti. Gariptir ki yerde çıplak, kana ve bir işçinin taşıdığı tozun altına bulanmış şekilde yatıyordum. Çevremde insanlar. 'Küçük dansçıya yardım edin.' diye bağırıyordu.
Bu kaza onun hayatını şekillendiren en büyük olaydı. Yaşadığı bu olayı atlatmaya çalışan ve zor zamanlar geçiren Frida, hastaneden eve döndükten sonra resim yapmaya başladı. Aynaya bakarak otoportrelerini yaptı. Bu süre boyunca yürüyemiyordu, neredeyse 2 sene sonra ayağa kalkabildiğinde artık bir ressam olmuştu. Zamanla sanat ve politika çevreleriyle de yakınlaşan Frida, dönemin sanatçılarının davetlerine ve sosyalistlerin tartışmalarına katılmaya başladı. Gittikçe kendini toparlıyordu.
Geçirdiği kaza Frida'nın hayatı boyunca 32 ameliyat olmasına ve ilerde bir bacağının kesilmesine sebep olacaktı ve bütün bunlara rağmen hayatındaki en büyük kaza olarak tanımladığı olay bu değil Diego Rivera ile tanışmasıydı. Meksikalı Michelangelo olarak anılan Diego ile 1929'da evlenen Frida onun 3. eşi oldu. Diego, Frida'nın sanatını destekledi ve daima onun arkasında durdu. Frida'nın sadece Meksika'da değil Meksika dışında da tanınması için çabaladı. Frida'nın Diego'yu ne kadar sevdiğini şu sözlerinden anlayabiliriz:
Keşke sana istediğin her şeyi verebilseydim ama o zaman bile seni sevmenin ne müthiş bir şey olduğunu bilemezdin.
Fakat ikilinin aşkları çok çalkantılıydı ve bunlardan ibaret değildi. Frida, bir çocuk sahibi olmak istiyordu ve 5 kere hamile kaldı. Fakat otobüs kazası hayatının her alanı gibi bunu da etkilemişti. Kazada rahminden aldığı hasar sebebiyle hiçbir hamileliği yolunda gitmedi. Birbirlerini seven, destekleyen, ayrılan ama ayrı da kalamayan bir çiftti onlar. Evlilikleri boyunca değişik insanlarla ilişkileri oldu. Bu ilişkilerden biri Frida'nın Nickolas Murray ile olan ilişkisiydi. Frida ve Diego boşandığında ümitlenen Nickolas için bu ümit fazla sürmedi, 1 sene sonra Frida ve Diego tekrar evlendiler. Nickolas işini iyi yapan bir fotoğrafçıydı, on binden fazla fotoğraf çekmişti ve en beğenilen fotoğrafları Frida'yı fotoğrafladığı karelerdi. Frida ile aşkları baki olmasa da dostlukları hiç bitmedi.
Frida memleketi Meksika'ya çok bağlıydı. Resimlerinde kendini Tehuantepec bölgesinde Meksika'nın yerel kıyafetleriyle ve takılarıyla resmediyor ve halk sanatlarına adanmışlığını gösteriyordu. Ama o resimler sadece bunlardan ibaret değildi. Resimlerinde sadece Meksika'yı değil ruhunu resmediyordu. Acılarını, kederlerini, mutluluklarını, tutkularını resmeden Frida bunu şöyle anlatıyor:
Kendimi resmediyorum çünkü en iyi kendimi biliyorum. Hiçbir zaman rüyalarımı ya da kabuslarımı çizmedim, kendi gerçeğimi çizdim.
İşte tablolarında insanları cezbeden şey de buydu. Hissettiği duyguları, kendi acılarını, kendi gerçeğini gösteriyordu bize. Diego Frida'nın resimleriyle alakalı şunları söylüyor:
Hiçbir kadın kanvas üzerinde Frida'nın yaptığı kadar acılı şiirler yaratmamıştır.
Amerika ve Fransa'da sergiler açan Frida'nın değeri hayatta olduğu dönemde Meksika'da çok bilinmedi. Meksika'daki ilk sergisini ölmeden 1 yıl önce açtı. Bu dönemde aynı zamanda sağlık sorunlarıyla da boğuşan Frida'nın sergiye gelebilmesi için Diego serginin ortasına bir yatak yaptırmıştı.1954'te akciğer embolisi sebebiyle vefat ettiğinde geride bıraktığı son tablo 'Yaşasın Yaşam' isimli bir natürmorttu.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.