Ben Neyim?
Kültür ve Sanat - 23 Mayıs, 2022 - Okuma Süresi: 3 Dk.
23 Mayıs, 2022
Hiç kara delik, kek, iki veya hiç olduğunuzu düşündünüz mü? Yedi yaşındaki İsmail'in düşünceleri sıcak ve bir o kadar gerçekçi. Gelin beraber farklı bakış açılarıyla anlamsal yolculuklara çıkalım.
Ne kadar dışa bağımlılık artarsa kendi içimizdeki bağımlılık bir o kadar azalacaktır. Sorgularımız ve sorularımızı yavaş yavaş unutmaya ve arka plana atmaya başlayacağız. Bencil, yalnız, yabancı ve korkulu... Kulaklıklar takılmaya başlanacak veya ekranlara bağımlılığımız artacak ve artık sağır olmaya başlayacağız. Çünkü sorgulama sorumluluğu o kadar zorlaştı ve bize yabancılaştı ki günün sonunda bulduğumuz cevapları yerine getirmek cesaret gerektirir oldu. Bu cesareti gösteren yedi yaşındaki minik kahramanımız İsmail'in sözleri ve kendini ifade edişinin bizi bu kadar etkilemesinin sebebi aslında gerçek olmasıdır.
Yapamadığımız içsel yolculuğu İsmail'in bu yaşlarda yapabiliyor olması aslında geç kaldığımız için değil. Etrafımız o kadar kalabalık ki bunu yapabildiğimiz veya yapmamız gerektiğini fark edemiyoruz. Çünkü biz aklı yok ederek zekayı ön plana çıkarıyoruz ve artık unutmaya başlıyoruz. İkisi arasındaki değeri yok ederek acımasızlaşıyoruz. Örneğin kökleri dışarda olan bir ağaç gördünüz mü hiç? Göremezsiniz çünkü artık o ağaç değildir, odundan ibarettir. Nefes alamaz, üretemez, renklendiremez ortamını. Değerlerinden ve kimliğinden koparılmıştır. Varoluşsal değerlerinin dışındadır artık. Varlığının bir anlamı yoktur. Bu yüzden anlamdırma süreci ağrılı ve sancılıdır. Tıpkı bir çocuğun anne sütünden ayrıldıktan sonra kendine daha tatlı gelecek ve aitliğini hissettirecek bir arayışta olması gibi. İsmail de bunları yazarken etrafını tanımaya, yerini, yolunu ve anlamını bulmaya çalışmaktaydı. Ama eminim sorularına cevap bulmaya başladıktan sonra artık sevmeye, farkına varmaya ve görmeye başlayacaktır.
İsmail'den farklı bu yolculuğa katılan birkaç isimden daha bahsetmek istiyorum. Ondan daha büyük, deneyimli, adını duyurmasına rağmen bu yolculuğu yapamayan ve başladığını zanneden kişilerden biri; Stefan Zweig. '' Bir Çöküşün Öyküsü'' kitabında baş karakter Madame de Prie'dir. Uzun yıllar boyunca iktidarlığın ve ilginin ortasında olmasına rağmen kendisiyle baş başa kaldığı sürgün döneminde varoluşsal sorgulamasının içinde eriyip bittiğini çok acı bir şekilde anlatmaktadır. Hayatı boyunca varlığını ve anlamını sadece metadan oluşturduğu için bir süre bunlardan uzak kalmak onu yavaş yavaş tüketmeye başlamış ve maalesef çöküşüne sebep olmuştur. Bu, Zweig için de geçerlidir. Zenginliğe hayli sahip olmasına ve Nazi zulmünden uzakta olmasına rağmen bu arayışa çok acı bir şekilde son vermiştir. Victor Franklin, o dehşetli günlerin içerisinde ve zulmün tam ortasında olmasına rağmen Zweig'in aksine ayakta kalmıştır. Yaşamdan kendine anlam bulmuştur. Kendisinin de dediği gibi:
Her yerde bir acı olmasına rağmen bir toplama kampında bile yaşama sanatını uygulamak olasıdır.
Peki siz hangi anlam yolculuğundasınız? Zweig, Franklin, Madame de Prie mi yoksa 7 yaşındaki İsmail'in anlamsal veya varoluşsal yolculuğu mu? Unutmayın kendi yolculuğunuzun yolcusu da olabilirsiniz.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.