Balıklı Gölün Tarihi: Şanlıurfa
Kültür ve Sanat - 10 Ocak, 2022 - Okuma Süresi: 5 Dk.
10 Ocak, 2022
Şanlıurfa'nın adını son zamanlarda Göbeklitepe ile çok fazla bir arada duysak da Şanlıurfa'yı çekim merkezi yapan tek yer burası değil elbet. Hatta bu yazımın konusu da bunlardan sadece bir tanesi olarak kalır: Balıklı Göl.
Şanlıurfa'nın belki de tarihi dokusuna en yakışır yerlerden bir tanesi Balıklı Göl olabilir. Bu yerleşke hakkında bilgileri kısaca sıraladıktan sonra sizlere burası hakkında anlatılan bir halk hikayesini de yazının sonuna bırakacağım. Şimdiden iyi okumalar!
Nerede?
Türkiye'de özellikle de turistik açıdan büyük bir öneme sahip olan Balıklı Göl, Şanlıurfa ilinin Eyyübiye ilçesinde yer almaktadır. Şanlıurfa konum olarak İstanbul iline 1263 km, Ankara iline 820 km, İzmir iline 1251 km uzaklıkta bulunuyor. Balıklı göle seyahat için uçak, tren ve otobüs seferlerinden kolaylıkla yararlanılabildiğini söyleyelim.
Yapısı
Balıklı Göl'ün yapısına bakacak olursak: 150 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğindedir. Derinliği ise 3-5 metre civarında yer yer değişmektedir. Gölün içerisinde hikayelere konu olan sazan türü balıklar da bulunmaktadır. Bu balıklara yöredeki halk tarafından saygı gösterilir ve bu balıklar asla yenmez. Rivayete göre burada Hz. İbrahim ateşe atıldıktan sonra, bir mucize gerçekleşmiştir. Etraf güllük gülistanlık olmuştur. İşte bu mucizenin gerçekleştiği yerin Balıklı Göl ve çevresi olduğuna inancı hakimdir. Dini bayramlarda, Mevlit ve Kandil gecelerinde en yüksek ziyaretçi sayısına bu tarihi bölge ulaşmaktadır.
Hz. İbrahim'in doğduğu mağara Balıklı Göl platosunda bulunmaktadır. Hz. İbrahim üç semavi dinin atası olarak kabul edilir ve doğduğu mağaranın ziyaretçisi hiç eksik kalmaz. Bunun nedeni her ülkeden her dinden ve her şehirden ziyaretçinin yılın her mevsiminde bu mağarayı ziyaret etmesinden kaynaklanmaktadır. Burayı çekim merkezi yapan bir başka unsur ise Hz.İbrahim'in doğmuş olduğu mağaranın hemen yanı başında yaşadığı dönemin din âlimi olan Beddiüzaman Said Nursi'nin vefat ettikten sonra ilk defnedildiği mezarının da burada bulunmasıdır.
Hikayesi
Nemrut adındaki kral, döneminde korku saçan bir tiran olarak bilinmektedir. Bir gün bir rüya görür ve gördüğü rüyayı din adamlarına yorumlatır. Alimlerden biri krala ülkesinde doğacak çocuklardan bir tanesinin onu öldüreceğini söyler. Kral o sene doğacak tüm çocukların öldürülmesini emreder. İbrahim Peygamber'in annesi bunu duyarak kaçar ve bir mağaraya sığınır. Çocuğu burada doğurur ve mağaraya bırakır. Rivayete göre Hz. İbrahim'i bir ceylan bulur ve onu emzirir. Askerler bu çocuğu bulup kralın karşısına çıkarırlar. Nemrut, Hz. İbrahim'i çocuğu olmadığı için sever ve büyütür.
Nemrut’un zalimliğini, haksızlığını ve putlara tapışını, halkında putlara tapmaya zorlanışını gören İbrahim Peygamber insanların kendi elleri ile yaptıkları bu putların Allah olmadığını halka anlatmaktadır. Halk ise bu durum karşısında korkudan ağzını açamaz. Nemrut’un evlat edindiği biri daha vardır: Zeliha. Zeliha, İbrahim'e inanır ama Nemrut’tan o da çok korkmaktadır. Hz. İbrahim ile Zeliha arasında bir sevgi oluşmuştur. Bir davet günü herkesin davete gittiği zaman Hz. İbrahim sarayın putlarının olduğu bölüme girer. Bir baltayla bütün putları kırar, baltayı da en büyük putun üstüne asar. Törenden dönenler gördükleri karşısında endişeye kapılır. Hemen Nemrut’a haber verirler. Rahipler Nemruta'a ancak bunu Hz. İbrahim’in yapabileceğini öne sürer. Nemrut bir kurulla onu yargılar. Hz. İbrahim: “Görüyorsunuz ya işte balta büyük putun omzunda. Balta kimdeyse bu işi o yapmıştır.” der. Öfkelenen Nemrut: “Bir taş parçası baltayı eline alıp bu işi nasıl yapar?” diye haykırınca Hz. İbrahim: “İşte benim anlatmak istediğim de budur. Siz kendi ellerinizle yaptığınız bu taş parçalarından medet umuyor, sizi kötülüklerden korumasını bekliyorsunuz. Tanrı diye ona tapıyor, adak adıyor, başınız dara düşünce ona koşuyorsunuz. Bu gerçekten tanrıysa neden diğerlerini kırmasın?” deyince şaşkınlık geçiren Nemrut ve askerleri İbrahim’in üzerine yürürler.
Nemrut hemen Hz. İbrahim'in yakılmasını emreder. Her taraftan toplanan odunlar Halil-ürrahman Gölü'nün bulunduğu yerde yığılır. Bu odunlar o kadar fazladır ki bir dağı andırır. Nemrut'un kalesinin kuzeyinde iki büyük sütun yaptırılır. Hz. İbrahim bu sütunlar arasına gerilerek halatla ateşe fırlatılmak istenmektedir.
Zeliha bu durum karşısında babasına gece gündüz yalvarmaktadır ancak Nemrut'un yüreği asla yumuşamaz. Hz. İbrahim sütunlar arasına gerilen halattan yakılan ateşe doğru fırlatılır. İbrahim o dağ gibi olan odun yığınlarının arasına düşer düşmez ateşler göle, odunlar balığa dönüşür. Balıklar yandıkları için üzerinde kara lekeler oluşur.
İşte balıkların da gölün de hikayesi bundan ibarettir. Umarım ki yazım faydalı olmuş ve keyifle okumuşsunuzdur.
Bir başka yazıda buluşana dek, sağlıkla kalın!
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.