Azda Çoğu Görmek: Mies van der Rohe
Kültür ve Sanat - 15 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 5 Dk.
15 Ocak, 2021
Tasarım anlayışıyla günümüz eserlerine ışık tutan Ludwig Mies van der Rohe, mimarlık tarihinin en büyük mimarlarından bir tanesi olarak kabul edilir. Şimdi bu dünyaca ünlü mimarı biraz daha tanımak için yazımıza devam edelim.
Modernizmin öncüsü olan Ludwig Mies van der Rohe, 20.yüzyılın en etkili mimarlarından biridir.1886 yılında Almanya'nın Aachen şehrinde doğan Mies ile ilgili en şaşırtıcı ayrıntılardan biri, tüm dünyaya bu denli yön verebilmiş bir mimarken, aslında hiçbir zaman resmi olarak mimarı bir eğitim almamış olmasıdır. Küçük yaşta taş yontma atölyelerinde babasına yardımcı olarak başladığı çalışma hayatına, çeşitli mimarların yanında çıraklık yaparak devam etti, zamanla çizim yeteneği gelişti.
Kariyerinin Başlangıcı
Belki de hayatının dönüm noktası, zamanın Art Nouveau tarzındaki en önemli tasarımcılarından birisi olan Bruno Paul ile çalışmak üzere Berlin’e taşınmasıydı. Çünkü buraya geldikten 2 sene sonra ilk tasarımı olan Riehl Evi’ni yaptı. Bu evde, Klasik Alman stilinin yanında İngiliz ve Japon tarzlarından etkilendiğini görmek mümkündür.
Riehl Evi, Almanya’nın en yenilikçi mimarlarından olan Peter Behrens tarafından beğenilince, o dönem Le Corbusier ve Walter Gropius’un da bulunduğu Behrens’in ofisinde çalışmaya başladı. Böylece bu üçlü, mimariyi günümüzde dahi etkileyen ve etkileyemeye devam edecek olan Modernizm tarzının temellerini atmış oldu.
Savaş Yılları ve Nazi Baskıları
1915 yılında orduya alındı ve savaş sırasında çeşitli inşaat birimlerinde hizmet verdi, köprüler ve yollar inşa etti. Berlin’e döndüğü yıllarda Alman monarşisinin çöküşünün etkisiyle, sanatçı ve mimarlar arasında yaratıcılık patlaması yaşanıyordu. Mies de bu dönemlerde çok sayıda modernist mimari gruplarına katıldı ve sergiler düzenledi. Tüm bunlara rağmen Nazi baskıları nedeniyle, elinde fiilen inşa edebileceği bir şey yoktu ve birçok işi kağıt üzerinde kalıyordu. Bu teoriksel projeleri, çizimleri ve eskizleri günümüzde New York Modern Sanatlar Müzesi’nde sergilenmektedir.
Hayata geçirelemeyen projeleriden biri, Friedrichstrasse Ofis Binası’dır. Bu bina, Mies’in ünlü “deri ve kemik” konstrüksiyon ilkesini oluşturan tamamen çelik ve cam binaların ilk örneklerindendir.
(Bauhaus-Archiv Berlin / VG Bild-Kunst, Bonn 2016)
Barselona Pavyonu
1929 Uluslararası Fuarı’nın bir parçası olarak tasarlanan bu yapı Mies’in ortaya koyduğu en ünlü işlerden birisidir. Barselona’da bulunan yapı, modern mimari hareketin bir temsilcisi olarak tasarlanmış ve savaş sonrası Almanların modern ve yenilikçi yapısını yansıtması amaçladığından başlarda Alman Pavyonu olarak adlandırılmıştır. Bu yapıyla ilgili ilginç bir ayrıntı ise, fuar için tasarlandığından dolayı fuar bitiminde kaldırılmış ancak ilerleyen yıllarda birkaç mimar tarafından yeniden inşa edilmiş olmasıdır. Ayrıca Mies’in ikonik tasarımlarından birisi olan Barselona Sandalyesi de yine bu yapı için tasarlanmış ve günümüzdeki tasarımcılar için bir ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
Stiftung Bauhaus Dessau / © VG Bild-Kunst, Bonn 2016 (Rohe) / bilinmiyor (Bildbericht) Barselona Sandalyesi/©Pepo Segura
Bauhaus Müdürlüğü
1930'da Gropius'un isteğiyle,temel düşüncesi sanatla zanaatı birleştirmek ve disiplinleri bütünleştirmek olan ve günümüze kadar etkileri devam eden tasarım okulu Bauhaus'un yöneticisi oldu. Okulun, 1933'te Naziler tarafından kapatılması için baskı altına alınmadan önceki son müdürüydü.
Stiftung Bauhaus Dessau. ©Peter Jan Pahl
ABD’ye Taşınması
1938 yılında Illinois Institute of Technology'de mimarlık programını yönetme görevini kabul ederek ABD’ye taşındı. Kampüsü kendisi tarafından tasarlanan bu okul, disiplinli öğretim metotlarıyla da dünyaca ünlenmişti.
“Less is More”
Mies van der Rohe tarafından dile getirilen ve “az çoktur” anlamına gelen bu cümle için minimalizmin mottosu demek yanlış olmaz. Süslemelerden uzak, yalın ve işleve odaklı tasarımları, estetik bir dürtüyle birleştirerek oluşturulan bu tarzı Mies’in yapılarında yansıtma şekli, pek çokları için günümüze kadar yanlış yorumlanarak ulaşmıştır. Bu yanlış anlaşılma günümüzde şehrin ruhuna uygun olmayan ve estetikten uzak kütlesel gökdelenlerin yükselmesine neden olmuştur. Son olarak, Mies her ne kadar modern malzemeleri sade bir biçimde kullanıyor olsa da “Tanrı detayda gizlidir.” sözüyle de ayrıntıların önemini vurgulamıştır.
Bu yazımı burada bitiriyor ve herkesi azda çoğu görmeye davet ediyorum. Hem belki bir sonraki yazının konusu da minimalizm olur, kim bilir?
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.