Aşkın, Acının ve Devrimin Kadını: Frida Kahlo!

Kredi: Frida Kahlo Kapak Görseli

Frida Kahlo'yu tanımayan yoktur. Kendi ifadesiyle "aşkın, acının ve devrimin kadını"dır o. Bu cümle, Frida'nın hayatını tam anlamıyla özetlemektedir. Frida'nın geçtiği tüm dikenli yollar sanatını da aşk, acı ve devrimle harmanlamasına neden olmuştur.

"Aşkın, Acının ve Devrimin Kadını" Frida Kahlo Kimdir?

Tam adıyla Magdalena Carmen Frida Calderon, 6 Temmuz 1907 doğumlu bir Meksikalı'dır. Ancak daha sonrasında Frida, doğum tarihini Meksika Devrimi'nin tarihi olan 7 Temmuz 1907 olarak değiştirmiştir. İşte devrimin kadını!  

Acının Kadını Frida

Frida'nın hayatı, 6 yaşında geçirdiği çocuk felci ile sarsılmıştır. O dönemde çocuk felci ölümcül bir hastalıktır, ancak bizim bugünlerde güç ikonumuz olan Frida, bu hastalığı yenmiştir. Fakat  bu hastalık sonucunda bir bacağı sakat kalmıştır ve hayatı boyunca topallayarak yürümesine sebep olmuştur. Frida, bu durumu her ne kadar gizlemeye çalışsa da çevresindekiler tarafından ona "tahta bacak Frida" olarak lakabı takılmıştır. Tüm bu engeller onu yıldıramamış olacak ki, dönemin en iyi eğitim veren La Prepatoria adındaki ulusal hazırlık okuluna girmiştir. Bu okul, onun  güçlü karakterinin oluşumundaki ilk kıvılcımların atıldığı yerdi. Bu okulda, edebiyat, felsefe, politika ve sanatla ilgilenmeye başladı. Ancak 18 yaşında Frida'nın hayatının ikinci dönüm noktası olan bir otobüs kazası yaşandı. Bu kaza, Frida'nın bulunduğu otobüs ile bir tramvayın çarpışması sonucunda birçok kişinin ölümüne sebep olurken, tramvayın demir çubuklarından birinin Frida'nın sol kalçasından girerek leğen kemiğinden çıkmasına da sebep oldu. Kaza sonrası Frida'nın hayatı hastaneler, korseler ve bitmek bilmeyen ağrı ve acılarla doldu. Tam 32 kez ameliyat oldu ve çocuk felci ile sakatlanan sağ bacağı 1954 yılında kangren sebebiyle kesildi. Bu feci kaza sonrası, Frida'nın en sevdiği şeyi yapması da neredeyse imkansız hale gelmişti ki babası ona yatarak resim yapabilmesi için bir özel stand yaptı. Bu standın üzerine bir ayna yerleştirdi ve Frida bu yolla kendi otoportrelerini çizdi.

 

"Kendi otoportremi resmediyorum çünkü çoğunlukla yalnızım. Çünkü en iyi tanıdığım insanım."

Frida'nın ilk otoportresi: "Kadife Elbiseli Kadın"

Frida'nın kazadan sonraki ilk eseri: "Otobüs"

"Başıma gelen en iyi şey, acı çekmeye alışmam."

1927 yılının sonlarında tekrar yürümeye başlayan Frida,  bu dönemde politika ve sanat çevreleriyle yakınlaştı. Edindiği bu çevrede kurduğu arkadaşlıklar ile, dönem sanatçılarıının davetlerine sosyalist tartışmalara katıldı. 1929 yılında ise Meksika Komünist Partisi'ne üye oldu.

Aşkın Kadını Frida

Resim çizmeyi hiç bırakmayan Frida, arkadaşı aracılığıyla "Meksikalı Michelangelo" olarak tanınan Diego Rivera ile tanıştı. Resimlerini ona gösterdi ve zamanla aralarındaki sanat ilişkisi aşka dönüştü. Frida ve Diego, 21 Ağustos 1929' da evlendiler. Evlilikleri "fil ile güvercin"in evliliğine benzetildi. Frida, Diego'ya olan sevdasıyla ona birçok mektup yazdı. Evlilikleri boyunca Frida iki kez düşük yaptı ve ilk çocuğunu sağlık sorunları nedeniyle aldırmak zorunda kaldı. Çiftin aşkları gibi evlilikleri de fırtınalı bir biçimde ilerlerdi. Ne yazık ki Frida diğer iki evliliği gibi Diego ile olan evliliğinde de  birçok sadakatsizlik ve ihanet yaşadı. Diego'nun sadakatsizliği ile acılarına acı eklenen Frida, zaman zaman başka erkekleri hayatına alsa da Diego'ya olan aşkı onun tüm sanatına etki etti. 10 yıl süren evlilikleri boyunca Frida birçok kez aldatıldıysa da bardağı taşıran son damla, kocası Diego'nun onu ablası Christina ile de aldattığını öğrenmesi oldu ve bu olayın sonucunda boşandılar. Frida hayatında iki büyük acıdan şöyle bahseder:

"Hayatımda iki kaza oldu. Biri otobüs tramvayla çarpıştığında, ikincisi Diego ile tanıştığımda".

            

Hayatı boyunca çeşitli sağlık sorunlarıyla boğuşan Frida, yaşadığı onca acıya rağmen hiç yılmadan resim yapmaya devam etti. Ünü sadece Meksika ile sınırlı kalmayan Kahlo, Amerika ve Fransa'da da çeşitli sergiler açtı. Sağlığının gitgide kötüleşmesine rağmen, 10 yıl boyunca bir sanat okulunda ders verdi. 1950 yılında omurgasındaki bir sorun sebebiyle hastaneye kaldırıldı ve 9 ay boyunca hastanede kaldı. 1953'te ise küçükken çocuk felci yüzünden sakat kalan sağ bacağının kangren olması sebebiyle de bacağını kaybetti. Ancak bizim güç ikonumuz Frida'yı hiçbir şey tutkusundan alıkoyamadı ve aynı yıl kişisel sergisine katıldı hem de yatağında! 

Ah Frida, sen sadece aşkın acının ve devrimin kadını  değilsin. Gücün ve umudun da sembolüsün. Devrimin herkese ışık olsun. Geçtiğin tüm dikenli yollara rağmen koklayabildiğin onca gül, tüm okuyuculara örnek olsun! 

Frida'nın hayatı ilgini çektiyse sana harika bir film önerim var: " Frida ! "

2003 yapımı filmin başrollerinde Salma Hayek ve Alfred Molina yer alıyor. Bu filmi izledikten sonra eminim Frida'nın geçtiği tüm dikenli yolların farkına varacaksın. Ve hem kendisine hem de eserlerine çok daha farklı bir gözle bakmaya başlayacaksın.

 

"Ben bu filmi izledim" diyorsan da başka bir önerim var : Frida'nın evini gezebilirsin. Nasıl mı? Online olarak. O atmosferin içinde olamasak da gezmesi oldukça keyifli. (Yalnız siz siz olun, bu evi benim gibi gece yarısı gezmeyin. Çünkü Frida'nın hünerli ellerinden çıkan tabloları gibi olan bu ev, o kadar renkli ve güzel ki uykunuzu kaçırabilir, içinde yaşadığımız çağı sorgulatabilir. Benden söylemesi :) ) Keyifli gezmeler !

Frida'nın Evinde Sanal Tur İçin Tıkla