Antik Yunan Filozofları Demokrasiyi Neden Kötüler?
Kültür ve Sanat - 23 Aralık, 2020 - Okuma Süresi: 5 Dk.
23 Aralık, 2020
Demokrasinin çıkış noktası ve anavatanı olan Antik Yunan, demokratik değerler için birer sembol haline gelmiştir. Ancak Antik Yunan'ın bir diğer başarısı olan felsefe ise, demokrasiyi ona karşı eleştirici ve kötümser bir yaklaşımla ele alır. Peki Antik Yunan'ın değeri haline gelen demokrasi neden aynı coğrafyanın filozofları tarafından bu kadar eleştirilmiştir?
Demokrasi her dönemde çeşitli tanımlara sahip olmuş ve birçok şekle bürünmüştür. Günümüzde ise kelime anlamından [demos, (insanlar), ve kratos, (yönetmek)] hareketle "halkın kendi kendini yönetmesi" olarak tanımlanmıştır. Demokrasinin çıkış noktası ve anavatanı olan Antik Yunan, demokratik değerler için birer sembol haline gelmiştir. Ancak Antik Yunan'ın bir diğer başarısı olan felsefe ise, demokrasiyi ona karşı eleştirici ve kötümser bir yaklaşımla ele alır. Peki Antik Yunan'ın değeri haline gelen demokrasi neden aynı coğrafyanın filozofları tarafından bu kadar eleştirilmiştir?
İlk örnekleri Yunan polis devletlerinde görülen demokrasi yüzyıllar boyunca kötü yönetim biçimleri arasında gösterilmiştir. Platon, tiranlığın devletin en kötü hastalığı olduğunu ve buna da demokrasinin yol açtığını söylerken, Aristo demokrasiyi doğru anayasadan sapma olarak tanımlamaktadır. Daha anlaşılır olması için, Antik Yunan felsefesinin babası olarak kabul edilen Sokrates'in demokrasi hakkındaki görüşlerini açıklayarak gitmekte fayda var;
Sokrates ve Demokrasi
Sokrates çoğu kez halkın içine girip insanlara, üzerine düşünmesi gerekecekleri sorular sorarak soru-cevap üzerinden sohbet eder ve insanları belirli kavramlar ve olayları düşünmeye iter. Platon'un anlattıklarına göre bir gün Sokrates, Ademantus isimli biriyle demokrasi hakkında sohbet eder. Sokrates Ademantus'a demokrasinin eksiklerini ve hatalarını göstermeye ve anlatmaya çalışır. Bunu yapmak için Sokrates, toplumu bir gemiye benzetir. Sokrates şöyle sorar:
Eğer ki deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? Rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı, yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?
Ademantus'un cevabı çok açıktır: Elbette ki ikincisi!
Sokrates'in buna cevabı ise şu şekildedir:
Peki bu durumda nasıl olur da, bir ülkedeki yetişkin insanların rastgele ve herhangi bir grubunun bir ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu düşünebilmekteyiz?
Sokrates'in bahsetmeye çalıştığı şey, seçimlerde oy kullanmanın bir "yetenek" olduğudur. Sokrates'e göre oy kullanmak, "rastgele bir sezgi" olarak görülemez. Dolayısıyla oy kullanmanın da, diğer her yetenek gibi insanlara sonradan, dikkatle ve sistematik bir şekilde öğretilmesi gerekmektedir. Yeterli donanıma ve eğitime sahip olmaksızın insanlara oy kullanma hakkının tanınması, yeterli donanım ve eğitime sahip olmayanlara fırtınalı bir havada yolculuk yapacak bir geminin kontrolünün kime teslim edileceği kararını alma yetkisi vermekle aynıdır.
Demokraside seçimlerde oy kullanmak tüm halka aittir. Halkın her bireyi oy kullanma hakkına sahiptir. İşte Sokrates'in demokraside eleştirdiği nokta budur. Halkın her bireyi oy kullanmak için yeterli düzeyde yetenkli ve eğitimli değildir ona göre. Bunun sonucu ise demagojinin doğmasına yol açar.
Demagogluk ve Halkın Yozlaşması
Demagogluk Türkçe tabiriyle halk avcılığı anlamına gelir. Bazı liderlerin halk arasındaki önyargıları ve cehaleti kötüye kullanarak (manipüle ederek) popülerlik ve liderlik kazanmasına verilen isimdir. Demagoglar, kitlelerin tutkularını coşturarak ve duygusal taraflarına oynayarak onların mantıklama ve mantıklı bir biçimde kararlar alma yetisini körelten kişilerdir. Tarih boyunca seçimle başa gelen demagogların hemen hepsi, demokrasileri öyle ya da böyle, er ya da geç bir çeşit diktatörlüğe dönüştürmüş veya dönüştürme yoluna sokmuştur.
Günümüz Demokrasisi
Günümüz dünyasında, uygulanmasında sorunları olsa da, insanlığın şimdiye kadar geliştirebildiği en az kötü olan siyasal rejimin demokrasi olduğu konusunda geniş bir görüş birliği bulunuyor. 20. yüzyıla kadar dünyanın büyük bir çoğunluğu demokrasi ile yönetilmez iken 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tarihsel süreç içerisinde gelişen avantajlardan dolayı demokrasinin müşterileri çoğalmaya başlamıştır. Demokrasinin başarılı olabilmesi, sıradan kitlelere, tartışmalar ve bağımsız örgütlenmeler sayesinde siyasete aktif olarak katılım noktasında gerekli fırsatın verilmesi ve kitlelerin, bu fırsatı, kamusal yaşamın gündemini belirleyebilme noktasında kullanabilmeleri ile mümkündür. Diğer önemli nokta ise Sokrates'in görüşlerinden çıkarak, halkın eğitimi ve gelişmesidir. Bunların ülkedeki demokrasinin başarısını tetikleyeceğini söyleyebiliriz.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.