4 Maddelik Mini Bir Durum Komedisi Dosyası

Kredi: Naomi Calvo Morales

Hayatın sıkıcılığından dizilerle kaçmaya çalışanlar, absürt bir olay yaşadığında hayali kameraya bakış atanlar, bir espri yapıldığında kafasında istemsiz bir şekilde kahkaha sesi yükselenler... Evet sizden bahsediyorum sitcom bağımlıları, bu yazı sizin için. Bu yazıda izlediğim durum komedilerinden dördünü size spoiler vermeden anlatmaya çalışacağım. İyi okumalar!

1- The Office (ABD uyarlaması)

Bir numaraya koymazsam olmazdı. Eminim ki çoğumuzun favorisidir The Office. Benim de öyle. 

Dizi bir kağıt şirketi çalışanlarının belgeseli... Kulağa bir şey ancak bu kadar sıkıcı gelebilir diye düşünüyorum. Sanırım bu diziyi bu kadar başarılı yapan şey de bu. Böylesine sıkıcı bir ortamı; karakter, diyalog ve olaylarla bir komediye dönüştürmek ama içi boş bir komedi değil bu. Aslında bir sistem eleştirisi, sistemi tiye alma durumu. Öyle bir tiye almak ki bazen siz yerin dibine geçmek istiyor, alay konusu olan konudan dolayı siz utanıyorsunuz. Böylesine rahatsız edebilirken güldürebilmek de bu dizinin ne kadar başarılı olduğunun başka bir göstergesi. Diziyi daha çekici kılan bir başka unsur ise -şahsımca- karakterlerin kameranın farkında olması. Bir belgesel çekiminde oldukları için kamerayla içli dışlı olmuş bu karakterler yeri gelince kameraya bakışlar atmakta, bazen kameradan kaçmakta bazen ise tam tersi bir şekilde kadraja girmeye çalışmakta.

Başrolde Dunder Mifflin Scranton şubesinin patronu Micheal Scott bizi selamlarken kalabalık bir çalışma ekibi de bizi beklemekte. Ne duruyorsunuz izlemeyenler hemen başlasın, izleyenler en sevdiği bölümü tekrar açsın. Ben "Stress Relief" bölümüne gittim bile!

2- Brooklyn Nine-Nine

Çalışma ortamıyla başladık çalışma ortamıyla devam edelim. Yeni dönem sitcomlarından olan Brooklyn Nine-Nine bir New York karakolunda geçiyor. Olaylar "mimiksiz" yüzbaşının karakola atanmasıyla başlıyor. Başrolde zeki bir dedektif ama aptal bir adam olan Jake varken onu narsist bir karakter olan Gina, sınıfın çalışkan kızı Amy, en iyi arkadaş Charles, sert kız Rosa ve dışı sert içi yumuşak Terry takip ediyor. Bu uç karakterlerin etrafında absürt olaylar ve absürt espriler dönüyor. Aynı zamanda bu dizide bol bol aşk ve arkadaşlık var. Güldürdüğü kadar içimizi de ısıtan bu durum komedisini izlemenizi şiddetle tavsiye ediyor, gülmeyenlere para iadesi vaadediyorum. 

3- Workin' Moms

Dizi çocuklarını seven ama kendilerini ve kariyerlerini de seven anneleri anlatıyor. Ataerkil bu düzende bir kadın nasıl hem kariyerinde başarılı hem de iyi bir anne olur, nelerden fedakarlık etmesi gerekir, toplum tarafından nasıl karşılanır gibi birçok konuya değinen dizi Kanada'da geçiyor. Brooklyn Nine-Nine'ın aksine ayakları yere basan, absürtlükten uzak bu dizi bize kadınların mücadelesini anlatırken eğlendiriyor, duygulandırıyor, düşündürüyor. Başrolde başarılı bir reklamcı Kate varken yan rollerde Kate'in en yakın arkadaşı psikolog Anne, emlak sektöründe çalışan Frankie ve bir iş kadını Jenny bulunmakta. Bu karakterlerimizin ortak özelliği ise kariyerleriyle anneliği bir arada götürmeye çalışmaları ve ataerkil düşüncelerle olan mücadeleleri. Eğer ben ayakları yere basan komedileri seviyorum çok uçuk kaçık olmasın diyorsanız hayatın içinden bir parça olan bu diziye mutlaka bir şans verin.

4-The Good Place

Öldünüz ve ta daa! Ölümden sonra yaşam varmış, cennettesiniz ama sonra fark ettiniz ki aslında cennette değil cehennemde olmanız gerekiyor. Ne yapardınız? Bu soruyla başlayan dizi bize etik nedir, ölüm nedir, cennet nedir, cehennem nedir gibi başka sorular sordurup düşünmemizi sağlarken bir taraftan da güldürüyor. Baş karakterimiz Eleanor yanlışlıkla cennete düşünce cennetteki sistemler bozuluyor ve cennetin mimarı sorunu bulmaya çalışıyor. Eleanor ise cennette kalabilmek için bir etik profesörü olan Chidi'den gizlice "iyi olmak" konulu dersler almaya başlıyor. Peki baş karakterimiz iyi olmayı başarabilecek mi? İyilik sonradan kazanılabilir mi? Eğer ben gülerken düşüneyim istiyorsanız The Good Place'i kesinlikle izlemelisiniz.

İyi seyirler!