Uygarlık Zehri: Cesur Yeni Dünya

Bizlere distopik bir dünyayı anlatan Aldous Huxley’in başarılı romanı Cesur Yeni Dünya’yı eminim birçoğunuz duymuşsunuzdur. Bugün sizler için bu romanı kısaca özetledim. Haydi gelin inceleyelim!

"Sen gerçekten hasta görünüyorsun, mideni bozan bir şey mi yedin?"

Başıyla doğruladı.

"Uygarlık yedim."

 "Ne?"

"Zehirledi beni uygarlık."

Huxley’in ‘’Cesur Yeni Dünya’’ adlı bu distopik romanı yazdığı dönem pek de aydınlık olmayan, karanlık bir dönemdi. Bu dönemin oldukça karanlık olması Huxley’i bu romanı yazmaya yöneltmişti. İlk kez 1932’de basılan bu roman, George Orwell’in 1984 adlı eseri ile birlikte, anti-ütopya edebiyatında akla gelen ilk romanlardan biridir.

Cesur Yeni Dünya adlı bu roman F.S.632 istikrar yılında geçmektedir. Burada miladın ‘’F’’ yani Ford olarak anılmasının temel sebebi romandaki dünyanın temelini oluşturan bandın yaratıcısının Henry Ford olmasıdır. Eserde ‘’Fordumuz’’, ‘’Ford aşkına’’ gibi sözlerinin kullanılması da Ford’u tanrısallaştırdıklarını göstermektedir.

Romanda anlatılan devlet, Dünya Devleti olarak bilinmektedir ve bu devlet Londra’da kurulmuştur. Bu devlette bir merkez bulunmaktadır: Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi. Bu merkezde insanların toplumdaki rolleri belirlenmiştir ve insanların bu rolleri hiçbir seçime fırsat vermeden kabul etmeleri sağlanmıştır. Genetik ve sosyal özelliklerin hiçbiri şansa bırakılmamıştır. Herkes ait olduğu kastın genetik özelliklerini, toplumsal normlarını, görevlerini severek, isteyerek, doğumdan ölüme kadar taşımak zorundadırlar ve bundan hiçbir zaman şikayet etmezler. Çiçek, kitap, tarih, aşk, nefret, anne, baba gibi kavramlar bu Dünya Devleti için çok uzak kavramlardır ve insanların bu kavramları anlayabilmesi mümkün değildir. Çünkü bu kavramları anlayamayacak şekilde dünyaya getirilmişlerdir. Burada ‘’yeni bir insan’’ bilim insanlarının yaptığı bilimsel çalışmalarla dünyaya getirilmektedir. Bu bilimsel çalışmalar sonucunda dünyaya gelen ‘’insanın’’  zekâ seviyesi, uzun ya da kısa olmaları bile bilim insanları tarafından belirlenmektedir. İlerleyen bilimsel çalışmalarda ise insanların kendileri için belirlenmiş sosyal sınıfa ve gruplara uymaları için eğitimden geçmeleri sağlanmaktadır. İnsanların ne tür bir insan olacağı dünya devleti tarafından belirlenmektedir. İnsanların tek ve en önemli görevi ise kendilerine bir ‘’hayat’’ veren bu Dünya Devleti için sorgulamadan hizmet etmektir.

Bu Dünya Devleti’nde her insanın özel bir işle meşgul olması gerekmektedir. Çünkü Dünya Devleti bunu amaçlamaktadır: Herkesin görev sorumluluğunda olmasını.

“Alfalar”, “Betalar”, “Gamalar”, “Deltalar” ve “Epsilonlar” olarak beş grubu içeren bu Dünya Devleti’nde Alfalar ve Betalar daha çok üst düzey makamlarda görev yapmak için eğitilmektedir ve sayıları diğer gruplara göre daha azdır.

Dünya Devleti’nde böyle bir düzen kuruluyken bir de bu düzeni asla kabul etmeyen ve eski dünya düzeniyle yaşamlarını devam ettiren insanlar vardır. Bu insanlar Dünya Devlet’inden elektrikli tellerle ayrılmış bir bölgede yaşamaktadılar: Vahşi Bölge’de.

Eğer bu distopik romanı henüz okumayanlarınız varsa her sayfasında ‘’Acaba böyle bir dünyada yaşasaydık nasıl olurdu?’’ diye sorgulamanız dileğiyle. İyi okumalar.