Nedir Bu Disko Ateşi?
Eğlence - 27 Eylül, 2021 - Okuma Süresi: 6 Dk.
27 Eylül, 2021
Bu yazıda 1970'lere damga vuran ve dünyayı yerinden sallayan Disko müziğinin gelişiminden ve etkisinden bahsedeceğim. Gelin hep beraber inceleyelim!
Müzik, gece hayatının durmadan devam ettiği New York'un ve şehrin gürültüsüyle birleşen melodilerin tadını çıkaran farklı kültürlerin her zaman önemli bir parçası olmuştur. 1975'te sona eren Vietnam Savaşı'nın ardından, insanlar savaş sonrası yaşadıkları stres ve travmalardan kaçmak için kendilerini dansa vermişlerdir. Gece kulüpleri sahipleri de savaş sonrası ekonominin kötüye gitmesinden dolayı pahalı canlı şovların yerini alacak bir şey aramaktaydılar. Bu arada ise New York'ta köklerini Soul, Latin ve Funk müzikten alarak müziğe, dansa, modaya, topluma derinden bir yenilik getiren ve gece kulüpleri sahiplerinin adeta yeniden doğmasını sağlayan bir müzik türü ortaya çıkmıştı: Disko.
50'li yıllarda başlayan Güney ve Orta Amerika'dan gelen göçmen akını, New York'ta Latin müziğini doğurmuş ve Disko'nun ilk tohumlarının atılmasına katkıda bulunmuştur. Ayrıca New York'ta cinsel tercihleri baskı altına alan sisteme karşı başlayan açık bir direniş olan Stonewall isyanları ve yaşanan zorluklardan kurtulmak isteme düşüncesi Disco'nun ilk tohumlarını 70'li yılların başında atmıştır. Aslında Disko'nun 1970 yılının Sevgililer Günü'nde, davetiyesi olmayanın giremeyeceği partilerin yaratıcısı olan ve ''Psikedelia'' akımından etkilenen New York'lu DJ David Mancuso tarafından ortaya çıktığına inanılmaktadır. 1969'un Ağustos ayında gerçekleşen efsanevi Woodstock Festivali'nin de Mancuso üzerindeki etkisi büyüktür. Bu yüzden, Hippilerin, Hispaniklerin, işçi sınıfının, Afrikalı-Amerikalıların, homoseksüellerin özgürce dans edebilecekleri bir yer olan The Loft'u 1970'de açtı. Bu özel yerin ilk partisinin konsepti de ''Aşk Günü Kurtarır'' idi. Bu dönemde halk Richard Long tarafından bulunan ve daha sonra New York ve dünya çapında ikonik hoparlörler haline gelen "Klipsch Sound" hoparlörlerle yaşadıkları hayatın tadını çıkarmaya başladılar. New York doğumlu bir müzik eleştirmeni olan Vince Alletti, 1970'lerin ilk eleştirmenlerindendi ve 1973'te Disco'yu “Diskotek” olarak adlandırdığı ve Billboard Dergisi'ni etkileyen ilk makalesi Rolling Stone Dergisi'nde yayınlayarak ''Diskotek'' kavramını dünyayla buluşturdu.
Disko'nun kültürel etkisi yadsınamaz bir şekilde tüm dünyaya yayılmaya başlamıştı. New York'ta Latin kökenli bir dans türü olan “Hustle” ortaya çıktı ve Van McCoy'un “The Hustle” şarkısıyla da popüler hale geldi. Disko ayrıca “Cha-Cha-Cha” ve “Touch Dansı” gibi dansların da doğmasına vesile oldu. Zaman ilerledikçe de Hollywood Disko'nun devrimci çağrısına kayıtsız kalamadı. Filmlerin çoğunun siyaset ve savaş hakkında olduğu 1977 yılında, kendi kendini yetiştirmiş, İtalyan ve işçi sınıfından olan Tony Manero karakterinin dans pistinde geçen hayatını anlatan Saturday Night Fever filmi dünyayı salladı.. Bee Gees'in ''Night Fever'' ve ''Stayin' Alive'' klasikleriyle film, dünya çapında adeta bir fenomene dönüştürdü. Disko, ünlü moda tasarımcısı Diane von Furstenberg tarafından yapılan platform ayakkabılar, büyük boy yakalar, parlak ve rahat elbiseler, patenler, afrolar, İspanyol paça pantolonlar gibi giysilerle insanların özgür olup cinselliklerinin farkında olmaları ve sofistike hissetmeleri için bir alan yaratıp modada yeni trendler belirleyerek doruğa ulaştı.
Disko aynı zamanda Gloria Gaynor, Donna Summer, Chic, Grace Jones, Kool & the Gang, Trammps, Boney M., gibi yetenekli sanatçıların ortaya çıkmasını sağlayan Amerikan uygarlığının bir metaforu gibiydi.
Disko, 2005'te Madonna'nın Confessions on a Dance Floor albümüyle adeta reenkarne oldu ve şarkılardaki Disco öğeleriyle bu çağ konseptinde devrim yarattı ki bu da New York'un bir Disko bölgesi olarak hayatta kalmasına katkıda bulundu. Diğer bir yandan Disko, New York'ta yaşayan insanların sosyal yaşamları açısından da büyük bir etkiye sahipti. Hatta Manhattan'da bazı Disko barlar öğle saatlerinde açıldı, böylece gece iş yorgunluğundan Diskoteklere gidemeyen çalışanlar öğle tatilindeyken Disko'nun tadını çıkarabildiler. Kapılarını 12.00-15.00 saatleri arasında açan La Martinique de bunlardan biriydi. Cuma günleri çalışanlara yemek servisi yapılır ve insanlar dans ederken arka planda Disko klasikleri çalardı.
Ünlülerin adeta uğrak noktası olan Studio 54, 80'li yaşlarında sahnede sergilediği eşsiz ve çılgın dans hareketleriyle “New York Gece Hayatının Büyükannesi” olarak tanınan Sally Lippman'ın “Disco Sally” olarak hayatımıza soktu. Ayrıca gündüzleri Wall Street'te çalışan, geceleri ise gelinliği, siyah patenleri ve ''Fairy Godmother'' gözlükleriyle Studio 54'ün zemininde paten yapan Vietnam Savaşı gazisi ''Rollerena'' da hayatımıza girdi. Böylece Disko New York'u kültürel bir bölge haline getiren ve daha sonra tarihi, kültürel ve sosyal yönleriyle dünyayı sarsan, marjinal grupları etkileyen kültürel bir oldu ve şu an bile pek çok sanatçının eserlerinde Disko etkisini görmem mümkün.
Yazımı Disko müziğin birkaç klasiğiyle sonlandırmak istiyorum:
- Heatwave - ''Boogie Nights''
- Gloria Gaynor - ''I Will Survive''
- Boney M. - ''Daddy Cool''
- Donna Summer - ''Hot Stuff/Bad Girls''
- Bee Gees - ''How Deep Is Your Love''
- The Trammps - ''Disco Inferno''
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.