Bir Kitaptan En Fazla Ne Öğrenebilirsiniz?

Bir kitaptan en fazla ne öğrenebilirsiniz, hiç düşündünüz mü? Hayatınızı ne kadar etkileyebilir? Yaşam şartlarınızı daha iyi seviyeye ulaştırabilir mi? Hayatla başa çıkmanıza, olaylara farklı açılardan bakmanıza yardımcı olabilir mi? İşte tam olarak öyle bir kitap: Beyaz Zambaklar Ülkesinde.

Hayatınızın br kitaba bağlı olarak 180° değişeceğinizi söyleyemem ve bunu sağlayacak bir -sayıca diyorum çünkü bin tanesi belki sizin baştan ayağa değişiminize sebep olabilir- kitap olduğunu düşünmüyorum. Ancak sizi olduğunuzdan daha iyi, daha anlayışlı, daha bilinçli -daha diye bu çoğaltılabilir- yapacak kitaplar var ve varolmaya devam edecekler.

Bu yazıda Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabından bahsedeceğim.

Mustafa Kemal Atatürk'ün okulların müfredatına konulmasını istediği, o dönemin çok okunan kitapları arasına girmiş bir kitap. Sadece bunlara baktığımızda kitaba başlayabiliriz. Ama hemen başlamayın, ön bilgi de önemli. :) Kitapların CV'si olsaydı şüphesiz geçer not alırdı. Kitaplar tam not alsalar bile hep bir şüphe duyarız ya da erteleriz. Ben de ilk aldığım zaman erteledim. Hatta başlamadan önce bana en fazla ne katabilir ya da kelimelerle en önemli ne anlatılabilir -çok şey anlatılıyormuş- diye düşünüyordum. Yani sonuçta bir kitaptı. Üstelik tamamen ütopik roman da olabilirdi. Dünyanın öbür ucundan birinin kurgusu, hayal ürünü çıkabilirdi. Sonra kitaba başladım.

Okudukça altını çizmek istediğim cümleler arttı. Ki her cümleyi beğenmem ben. İşte birkaç alıntı:

Öğrencilerinize, yüksekokulların lisans diplomasından ibaret olmadığını anlatın, yüksekokulların canlı kandiller üreten fabrikalar, tüm ülkeyi zihinsel ve ahlaki olarak aydınlatacak merkez santralleri olduğunu anlatın.

"Büyük dahi olsalar; bir, iki, üç nehirle, ülkede yaşayanların tümünün susuzluğunu gidermek mümkün değil" diyordu Snellman. "En tenha köyün bile kendi kaynağı, gölü, deresi, kanalı, kuyusu olmalı. Aynı şey halkın manevi susuzluğu için de geçerli. Her yörenin, kendi sakinlerine hayat veren kuyulara ihtiyacı var.

 

Öncelikle öğreticiliği çok yüksek bir kitap. Finlandiya'nın sıfırdan yükselişini, beyaz zambaklı bir yere dönüşmesini hem gerçek hem sembolik olarak anlatıyor. Okuduklarım tamamen başka ülke ile ilgili de olsa neticede hepimiz insan olduğumuz için bizi de ilgilendiriyor. Toplum gibi önemli bir konuyu farklı yerlerden ele alıyor.

 Şöyle bir cümle geçiyor kitapta:

Devlet dediğin, üst katları geniş pencereli, yüksek tavanlı, büyük, ferah odalardan; aşağısı ise kasvetli, rutubetli, neredeyse hiç penceresi olmayan bodrum katlarından oluşan bir kuleye benzememelidir.

Çok iyi tespitlerin yanı sıra örneklerle çözüm de sunuyor.

Finlandiya'nın methini hepimiz duymuşuzdur. Mutlulukları, eğitim sistemleri, refah seviyeleri... Peki 5.5 milyonla bunu nasıl başardılar, başarıyorlar? Bunların temeli bu kitaptaki gibi bir işleyişle mi sürdürüldü acaba? Onlar da bir zamanlar mutluluk sıralamalarında en son sırada mıydılar? Bu sorulara kitabı okudukça yanıt bulacaksınız. :)

Gelelim bize ne katkısı olacağına. Ya da çoktan faydalarını gördük mü? Cumhuriyet Dönemi'nde çevrilmeye başlanmış ve ülkemizde en çok okunan yabancı eserler arasına girmiş. O dönemdeki aydınların ilgisini çekmiş. Ne tesadüftür ki bizim aydınlanma dönemlerimiz, yeniliklere adımlarımız o yıllarda başlamış. Belki de tesadüf değil. Her şeyin bir sebebi var.

Bazı kitaplar eskimez. Her dönemde kendine yer bulabilir. Bu kitap için de aynı şeyleri düşünebiliriz. Eskiden de bir ağırlığı varmış, şimdi de. Kültleşmiş yani.

Oku- okuma meselesi değil bu. Çok daha ilerisi. Tüm davranış biçimlerini, değişimlerini, gelişimlerini bizim ülkemizde görmeyi çok isterdim. Umarım bir gün bizim ülkemizde de görülür. Teorikte yolun daha yarısına gelmedim. Belki ilerisi için bir ihtimal. 

Kitaplarla ilgilenenler, alıntı veya bilgi, tavsiye, inceleme için 1K uygulamasından hesabıma bakabilirsiniz: https://1000kitap.com/gulcin222