Telefon Bağımlılığı Ve Dopamin Detoksu
Bilim ve Teknoloji - 25 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 6 Dk.
25 Ocak, 2021
Ne zaman başladığınızı bilmediğiniz halde, kendinizi telefon ekranını kaydırırken buldunuz mu? O gün için birçok planınız ve enerjiniz varken, telefonunuza şöyle bir göz gezdirdikten sonra tüm isteğinizin kaçtığı oldu mu? Peki bazılarının sitem için söylediği "bağımlı olmuşsun" lafı gerçek olabilir mi yoksa bunca senedir kullanıyorsunuz ama hala bağımlılık yapmadı mı? Kötü ama yapılması gereken bir şakaydı. Çünkü bazen kabul etmesek de teknolojinin, internetin ve sosyal medyanın bağımlılık yapma özelliği var.
Telefon ve sosyal medya bağımlılığının gittikçe arttığı ve üzerinde o kadar da durulmadığı bu dönemde, bu durumdan rahatsızlık duyanların uyguladığı ve denemeye değer bir yöntem var.
Sabah uyandın. Esnedin, pencereni açtın. Yüzünü yıkadın, giyindin, kahvaltı... Hayır.
Sabah uyandın. Etrafa şöyle bir bakındın. Telefonunu eline aldın. Bildirimleri, mesajları kontrol ettin, baktın, baktın.... Yatağın içinde yarım saat geçmiş bile.
Giyindin, kahvaltı masasına oturdun. Bir taraftan bildirimlerini kontrol etmeye başladın. Yeni mesajlar birikmiş olmalı. Oradan anasayfaya girdin. Kaydırdıkça yeni video, resim, tweet... Çayın soğumuş olabilir. Kahvaltıya devam etsen iyi olacak.
Güne başlangıcı daha yatağın içindeyken sosyal medyaya bir göz atarak, hatta bazen uzun süreler geçirerek yapmamayı deneyince fark edebiliriz, aslında nasıl da alışkanlık yaptıklarını. Dozunda kullanılmadığında sosyal medyanın ve internetin neden enerji sömürücü olduğunu, bunu ne şekilde yaptığını öğrenelim.
Dopamin: mutluluk hormonu, nöronlar arası sinyal iletişiminden sorumlu bir nörotransmitter. Beynin uyarılmasıyla ilişkili bu hormon doğal olarak üretilen bir kimyasal. Dikkat, motivasyon, coşku, heyecan gibi duyguların sorumlusu.
Yaşamamız için gerekli olan " beyin ödül sistemi" aktive olunca salgılanır.
Yemek yenildiğinde, hoşa giden bir aktiviteden sonra bu hormon sayesinde mutlu oluruz. Bazı uyuşturucu maddelerin kullanımından sonra ise bu hormon aşırı salgılanır ve o seviyenin altı artık düşük sayılacağından, beyin tekrar o maddelere ulaşmak ister. Yani anlık mutluluk patlamaları yaşatır ama daha sonra kişi hiçbir aktiviteden haz almamaya başlar, o maddelerin arttırılmış dozlarını ister.
Beynimizi günlük diğer aktivitelerden daha fazla uyaran başka şeyler de vardır.
Örneğin; video oyunları oynamak, sosyal medyadan bildirim almak, İnstagram'da sayfayı her kaydırışımızda hızlı hızlı akan, birinden diğerine geçtiğimiz videolar, herhangi bir bildirim sesi, YouTube'da elimizin altındaki onca video, şarkı...
Bunda ne kötülük var ki? Kişinin kendini eğlendirmesi, üstelik böyle hızlı bir yoldan kendini mutlu etmesinin sakıncası ne?
Tıpkı bir odaya girdiğimizde hemen fark ettiğimiz keskin kokuya bir süre sonra alışmamız gibi beynimiz de bu uyaranlara alışıyor. Zamanla daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Aslında reseptörlerimiz dopamin salgılamak için daha fazla uyarana ihtiyaç duyuyor. Elimizin altında onu hızlıca farklı dünyalara götüren ve adeta uyarı bombardımanına tutan bir cihaz varken beynimiz neden daha az dopaminle yetinsin?
Bunlar beynimizi öyle kısa sürede öyle çok uyarıyor ki salgılattığı dopamine bağımlı oluyoruz. Fark etiniz mi? Kitap okumak istediğimizde artık kolay sıkılıyoruz. Çünkü o kadar kısa sürede o kadar fazla uyarmıyor bizi. Dopamine tolerans geliştiriyoruz da diyebiliriz. Hedefler, planlar da iyice sıkıcı geldiğinden, motivasyon eksikliği, harekete geçmekte zorlanma da haliyle sürpriz olmuyor.
Gelelim bu konuda yapılmış bir deneye...
James Olds ve Peter Milner adlı iki bilim insanı, 1953'te, fare beynine elektrot yerleştirerek fareyi bir kafese koydular. Fare kafesin belirli bir bölgesine her gittiğinde elektrot aracılığı ile bir uyarı verdiler. Fare zamanla kafesin o bölgesine daha çok gitmeye başladı, hatta bir süre sonra o bölgeden hiç ayrılmadı. Bunun üzerine Olds ve Milner deney düzeneğini değiştirdiler ve elektrotu bir pedala bağlayarak fareyi pedalın bulunduğu başka bir kafese aldılar.
Fare kafeste dolaşırken rastgele pedala bastı ve beklendiği gibi pedala basma sıklığını giderek arttırdı. Öyle ki önüne yiyecek konulsa da yemek yemek yerine yorgunluktan halsiz düşene kadar pedala basmayı sürdürdü. Çünkü pedala basmak onun beynini daha hızlı ve daha çok uyarıyordu. Bu deneyler sonucunda elektrotun beyinde yerleştirildiği yerin yapılan davranışın yinelenmesini kolaylaştırdığı ortaya çıktı, işte bu bölge beynin ödül sistemidir.
Günümüzde hobilerinden, sorumluluklarından, hatta yemeğinden kısıp telefonuna veya bir video oyuna vakit ayıran birçok kişi var. Peki dopamin dengemizi yerine getirmenin bir yolu var mı?
Dopamin detoksu, sizi mutlu eden aktiviteleri ertelemeyi, onları yapma isteğine karşı gelmeyi amaçlamaktadır. 24 saat boyunca telefonu kapatmak, televizyon izlememek, müzik dinlememek hatta kitap okumamak, verilen tavsiyeler arasında. Ancak birdenbire böyle keskin bir giriş yapmak istemeyenler yalnızca bir sosyal medya uygulamasını kaldırarak, televizyon izleme süresini azaltarak veya sıfıra indirerek, telefona bakma süresini ise yalnızca gerekli olduğu zamanlara indirgeyerek başlayabilir. Canınız tweet okumak ve ekranı kaydırıp hızla birçok bilgiye ulaşmak istediğinde kendinizi kitap okumaya veya başka bir aktiviteye yönlendirmelisiniz.Dikkatiniz dağıldığında hemen telefonu elinize almak yerine odaklanmayı sürdürmeye çalışmalısınız. İradenizi biraz zorlayacak bir diyet olabilir. Hatta alışkanlıklarınıza bağlı olarak yoksunluk bile çekebilirsiniz ancak göreceksiniz ki odaklanma süreniz artacak, sorumluluklarınızı yerine getirmek için motive olmak daha kolay olacak. Uygulayabildiğiniz müddetçe zamanı daha verimli kullanıp daha üretken olacağınızı ise söylemeye gerek yok herhalde.
Belki de bu diyetten sonra kısa videolar yerine uzun filmler izlemek, her gün yüzlerce kısa tweet okumak yerine uzun zamandır masada duran o kitabı okumak, dikkatimizi veremediğimiz için yarım bıraktığımız öyküleri yazmaktan eskisi gibi zevk alabiliriz.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.