Rüyalar Ve Bilinçaltı

Adeta başka bir dünyaya açılan kapılar olan rüyalarımızın bize kişiliğimiz, ruh halimiz hatta çözmek istediğimiz bir problem hakkında ipucu verdiğini biliyor musunuz? Tüm bunları ve daha fazlasını yazımda bulabilirsiniz.

Bilincimiz derinliğini bilmediğimiz bir su gibidir. O suyun altında ne olduğunu bilemeyiz ama biz bilmesek de o bazı şeyleri orada biriktirilir ve bu biriken şeyler zamanla yüzeye çıkarabilir.

Beynimiz gün içinde birçok detayı aklında tutabilir. Öyle ki sizin farkında olmadığınız şeyler bile aslında aklınızın bir köşesinde yer edinmiştir. Rüyaların da simgesel şekilde kişinin bilinçaltından meydana geldiği düşünülmektedir. Bu düşünce geçmiş yıllarda da varlığını sürdürmüş ünlü düşünürler tarafından bilimsel yaklaşımlarla ele alınmıştır.

Rüyaların anlamı ve önemi konusunda en çok tartışılan ve bilinen görüş ise Sigmund Freud'un geliştirdiği "psikanalizci" rüya kuramıdır. Freud'a göre rüyada görülen olaylar, bilinç dışı arzuların örtülü olarak dışa vurumudur. Bu arzular gerçek hayatta dışa vurulamaz ve bastırılır.

Alfred Adler'e göre rüyalar geleceğimizi planlamamız için bir aracıdır. Rüyalar hakkında en kapsamlı araştırma ise Carl Gustav Jung tarafından yapılmıştır. Ona göre rüyadaki imge ve simgeler tek başına incelendiğinde kişi için özel anlam taşımaktadır ve kişi kendini bu sembollerde yansıtmaktadır.

Rüyalarımız gerçekten de stresli ve yorgun olduğumuz zaman negatif duygular ağırlıklıyken, mutlu ve huzurlu olduğumuz zamanlarda daha pozitif duyguları içermektedir. Filmlerde de gördüğümüz köstekli saatle hipnoz sahnelerini hepimiz biliriz. Olayın aslı tam olarak öyle olmasa da psikologların kişi uyku halindeyken bilinçaltının mesajlarına daha kolay ulaştığı gözlemlenmiştir. Bilinçaltı uyku sırasında kontrolümüzde değildir ve bazen kendini tamamıyla ortaya sürer.

Bilinçaltını anlamanın yanı sıra bazı insanlar rüyaları karmaşık problemlerini çözmek için de kullanmıştır. Kimyager Friedrich August von Kekule, benzenin yapısını kendi kuyruğunun kavramış bir yılanla ilgili bir rüyadan sonra keşfetmiştir. Kekule, uykusundan molekülün bir yüzük şeklinde yapılanmış olması gerektiği ilhamıyla uyanmış ve bu iç görünün doğruluğunu kanıtlamıştır.

RÜYALAR HAKKINDA BİLMEDİKLERİMİZ

• Rüyalarımız gerçek hayat ile paralel çalışmaktadır. Örneğin, siz rüya görürken gerçekte biri keman çalıyorsa rüyanızda kendinizi klasik müzik konserinde görebilirsiniz. Yani bir klasik müzik konserine gidemediğiniz için üzülmenize gerek yok. Dinlemek istediğiniz şarkıyı açın ve uykuya dalın şanslıysanız belki konsere gidebilirsiniz. :) 

 

• Kadınlar ve erkeklerin gördükleri rüyaların içerikleri de farklıdır. Erkekler rüyalarının %70'inde erkekleri görmektedir. Kadınlarda ise bu oran genellikle eşittir. Ayrıca erkeklerin rüyaları daha agresif iken kadınların rüyaları daha sakindir.

 

• Rüyalarımızı anlatırken sanki bir filmi anlatır gibi anlatsak da işin aslı öyle değil. Rüyaların ne kadar sürdüğü hakkında kesin bir görüş bulunmasa da yapılan araştırmalarda en uzun rüyanın bir buçuk dakika sürdüğü ortaya konulmuştur.

 

• Görme engelli kişiler de rüya görebilirler. Sonradan görme engeli yaşayan kişiler rüyalarında daha önce gördükleri görüntülere dayalı rüyalar görebilirler. Ancak doğuştan kör olan insanlar görsele dayalı rüyalar görmezler. Onlar rüyalarında ses, koku, dokunma gibi diğer duyu organları ile alakalı imajları aynı görsel rüyalar gibi canlı şekilde hissederler.

 

• Rüyanızda hiç tanımadığınız birini gördüğünüzü söylüyorsanız yanılıyorsunuz. Rüyamızda gördüğümüz şeyler gün içinde bizim göz ucuyla da olsa görüp beynimize kaydedilen şeylerdir. Bu yüzden rüyanızda tanımadığınız birini görmeniz imkansızdır. 

 

Toparlayacak olursak rüyalar, hakkında birçok tanımlama bulunmakla beraber hala tartışmaya açık bir konudur. Gün içinde gördüğümüz şeylerden, ruh halimize kadar her şeyi içinde barındıran geniş bir evrendir. Bizim rüyalar hakkında yazacaklarımız şimdilik bu kadar.

İyi uykular, tatlı rüyalar dileriz.