Psikoloji Ve Felsefenin Buluşması: Varoluşçu Psikoloji Nedir?
Bilim ve Teknoloji - 28 Mart, 2022 - Okuma Süresi: 4 Dk.
28 Mart, 2022
Hümanistik bir bakış açısıyla insan psikolojisine yaklaşan varoluşçu psikoterapi yöntemi, modern zamanda modern insanın sorunlarına kendine özgü düşünce yapısıyla çözüm bulmayı amaçlar. Bu yazımızda varoluşçuluğun temel düşüncelerini ve bunu psikolojiyle nasıl buluşturduğunu kısaca öğreneceğiz.
Günümüz insanının yaşadığı kaygı ve stres düzeyinin ciddi oranda artması ne yazık ki oldukça yaygınlaşan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlar aile, okul, iş hayatlarında yaşadıkları sıkıntılar arasında çok fazla stresle başa çıkmak zorunda kalabiliyor ve tüm bunlar arasında kendilerini kaybedebiliyor. Kendi olmayı unutan, yaşama dair amaç bulamayan, kaygılarla boğuşan birçok insan tüm bu sorunlara çözüm bulmak amacıyla çeşitli yollara başvuruyor. Psikolojik destek almak ise bu yollar arasında ilk sırada yer alıyor. Psikoloji bilimi, insanın hayatını kolaylaştırmak ve sorunlarına çözüm bulmayı amaçlarken birçok farklı dala ayrılıyor. Temelde amaçlanan şey hep aynı kalsa da kullanılan yöntemler, bakış açıları değişiklik gösteriyor. Bu yazımızda, psikoloji ve felsefenin buluşmasıyla birlikte ortaya çıkan varoluşçu psikolojiyi ve bu bakış açısına dayanan varoluşçu psikoterapi yöntemini ele alacağız.
Önemli felsefi çatışmaların birçoğunun temelinde yer alan varoluşçuluk, modern insanın sorunlarına çözüm bulmayı hedefleyen felsefi bir ekol olarak 19.yüzyılın başlarında karşımıza çıkmıştır. Varoluşçu filozoflar, insanı nesneleşmiş bir varlık olmaktan çıkararak özne haline getirmişlerdir. Sorunların temelinde insanın daimi bir anlam arayışı içinde olması yatmaktadır. Her türlü ihtiyacını karşılayabilecek güce sahip bir insan günün sonunda kendine bir anlam bulma ihtiyacı duyacak ve böylece varoluşunu sorgulamaya başlayacaktır. Tam olarak bu noktada, psikoloji ve felsefe buluşarak yeni bir bakış açısı doğar: Varoluşçu Psikoloji.
Evrende kendi varlığını kendi yaratan tek varlık insandır. - Engin Gençtan
Varoluşçu psikoloji dasein kavramı ile birlikte insanın yalnızca dünyada varolduğunu açıklar. Bu kavramla birlikte var olmanın vurgusunu yapar ve insanı bir farkındalığa iter. Nesne ve özne ikiciliğine insanı merkeze koyarak karşı çıkar. Bundandır ki, varoluşçu psikoterapi bir yöntemin varlığının insanı nesneleştirdiğini düşünerek belli bir yöntemi kullanmaktan uzak durmayı tercih eder. Belli bir yöntemi olmayışı varoluşçu psikoterapiyi diğer terapi yöntemlerinden ayırmakla birlikte bizlere daha farklı bir bakış açısı sunar. Çoğu yöntemin aksine, insanın çocukluğunun daha geniş bir ifadeyle geçmişinin şu anını etkilemediğini öne sürer. İnsan yalnızca şu anda vardır ve şu ana kadar kendi yaptığı seçimlerle gelmiştir. İnsan eğer seçimlerinin sorumluluklarını alamazsa özgür olamaz ve bu noktada kaygı başlar. Ayrıca insanın yaşama dair bir anlam arayışı içinde olması da bu kaygıyı hissetmesinde etkilidir.
Varoluşçu psikolojinin ele aldığı bir diğer konu da elbette ki ölümdür. Ölüm kaygısı, insanların varoluşlarını sorgulamalarına sebep veren en büyük etkendir ki bu düşünceye göre psikolojik rahatsızlıkların temelinde yatan sebep ölüm kaygısıdır. Yukarda bahsedilen dasein kavramı tekrar incelendiğinde açıkça görülür ki, bu düşüncede dünya dışında bir yaşam ya da varoluş söz konusu değildir. Kişi yalnızca şu anda, bulunduğu çevre içinde vardır.
Varoluşçu psikoterapide terapist, kişinin seçimlerinin sonucu ile yüzleşmesini sağlayarak sorumluluk almasını ve dolayısıyla özgürleşmesi; kendinin farkında olması ve şu anda kalarak yaşamına dair bir anlam bulması konusunda kişiye psikolojik destek vermeyi amaçlar.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.