Kırmızı Alarm: Korku Bilimi
Bilim ve Teknoloji - 27 Aralık, 2021 - Okuma Süresi: 3 Dk.
27 Aralık, 2021
Korku, vücudumuz için kırmızı bir alarmdır. Tehlike anlarında kalp atışımızın hızlandığını, midemizin bulandığını ve vücudumuza enerji yayıldığını hissederiz. Hız trenindeyken bu hoşunuza gidebilir ancak son derece tatsız bir deneyim olduğu ortada. Peki beynimiz bizi bu duruma neden maruz bırakır?
Cevabı basit adaptasyon yeteneğimizi arttırması ve hayatta kalmamızı sağlamak. Topluluklarda konuşamama, kalabalık yerlerde bulunma gibi sosyal fobinin oluşturduğu bu gibi durumlara belki de korku mekanizmasının işlememesi belki durumu daha da kolaylaştırabilir belki de sizi bir av haline getirir. Yapılan bazı deneylerde farelerin beyinlerindeki korku merkezlerinin alındığında deneklerin kedilerin yanına korkmadan yaklaştıkları gözlemlendi. Korku bizleri tehlikeli durumlardan uzak durmaya, savunmaya geçiren bir sistemdir. Korku duygusu atalarımızdan bizlere birer miras dememiz de yanlış bir tabir olmaz. Çünkü eski çağlarda yırtıcılarla iç içe yaşam sürülen dünyada hemen her hayvandan korkmak uzun yaşamı hedeflemek amacıyla onlarla savunma durumuna geçmelerine sebep olmuştur. Yani korkunun doğal seçilimde payı büyük. Size doğru gelen bir yılandan kaçmanız gerektiğini mantıksal olarak düşünebilirsiniz ancak yılan size hızlıca geliyorken mantığa ayıracak vaktiniz olmayabilir. Bu yüzdendir ki korku sisteminde olup bitenlerin bilinçli olarak algılanması mümkün olmayabilir.
Ani olaylar karşısında beyne gelen ilk bilgi duyguların oluşumunda kritik olan, kulaklarımızın yanındaki badem şeklinde bulunan loba yani Amigdalaya gider. Burada bazı ses ve kokular ilişkilendirilir. Eğer tehlikeli durumlarda ortaya çıkan durumlardan birisi algılanır ise mesela yerde kıvrılmış bir yılan görülürse amigdala hipotalamusa ‘’savaş ya da kaç’’ tepkisini tetiklemesi emrini verir. Amigdala bu hazırlıkları yaparken beynimizin diğer bölgelerinde ise neler olup bittiği ve ne yapılacağına karar verme telaşı vardır. Tabi ki bu karar sürecinde geçmişteki bilgi ve deneyimleri de düşünür. İyi güzel ama beynimiz korkacağını nereden biliyor? Amigdala acı hissedilen zamanları görüntü ve seslerle birleştirir. Hatta bu özelliği sayesinde acıyı tekrar tekrar ses ve görüntülerle bağdaştırarak bir insanı her şeyden korkmaya programlamak mümkün. Bu durumu anlatan en iyi örnek olan Küçük Albert deneyine göz atalım. 11 aylık bebek Albert her fare gördüğünde bebeğin kafatasının arkasında zil çalarak onu farelerden korkması için koşullandırdı. Watson öyle başarılı yürüttü ki bu deneyi Albert tüylü hayvanlar ve Noel baba sakalından bile korkar hale geldi!
Bazı çalışmalara göre yükseklik ve yılan vb. bazı uyaranlardan korkmak için onlara sadece çok fazla maruz kalmak yeterli. Bu tespite göre, atalarımızın mantıklı korkuları beynimize kodlanmış bir şekilde evrimleşmişiz ve bu korkular da bizlerde küçük yaşlardan itibaren aktifleşmiş. Kısaca özetlerse önceden programlı bir tepki sistemi, korkulacak unsurların oluşturduğu evrensel unsurların oluşturduğu bir başlangıç ve hemen her şeyden korkma kapasitesi ile doğarız. Gerisi bize kalmış.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.