Gerçek Hayatta Zombi Olmak: Cotard Sendromu
Bilim ve Teknoloji - 18 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 3 Dk.
18 Ocak, 2021
Kredi: unsplash
Şu an yaşadığınızdan emin misiniz? Nadir görülen nöropsikiyatrik rahatsızlık Cotard Sendromu'na sahip bazı insanlar artık yaşamadıklarından oldukça eminler. Bu kanıya nasıl ve neden vardıklarına bir göz atalım.
Yürüyen Ceset Sendromu veya diÄŸer adıyla Cotard Sendromu adını, bu rahatsızlığı 1880 yılında depresyonun bir çeÅŸidi olarak literatüre geçiren Jules Cotard'tan aldı. Cotard, bu formülasyonu gözlemlediÄŸi bir vakanın analizine göre yapmıştı. Vaka, organlarının ve sinirlerinin var olmadığını, çürümekte olan vücudunun yalnızca deri ve kemiklerle çevrili olduÄŸunu iddia etmekteydi. Normal bir ölümünün olmadığına, yaÅŸamadığı için yemek yemesinin de gerekli olmadığına, yakılmanın ise kendisi için tek çözüm olduÄŸuna inanıyordu. Dolayısıyla bu algısal deÄŸiÅŸimin, kiÅŸilerde kendini aç bırakma ve tehlikeli aktivitelere giriÅŸme güdüleri (zaman zaman inandıklarını kanıtlamak istemeleri nedeniyle intihara yönelim gözleniyor) nedeniyle ölümcül bir durum olduÄŸu hemen anlaşılabilir.
Peki bir insan nasıl bir süreçten geçer de kendisinin ölü olduÄŸuna inanabilir? Ä°nsan beyninin çalışma mekanizması nörologlar ve psikologlar tarafından büyük oranda ortaya koyulmaya çalışılsa da bu mekanizmalarda yaÅŸanabilecek bir farklılığın etkileri inanması zor olabiliyor. Bu sendroma sahip kiÅŸiler kendilerini melankolik, lanetli ve ölümsüz hissederken hayatta kalmayı reddedebilir ve kendi bedenleriyle var olamadıklarına dair ÅŸüpheler ortaya koyabilirler. KiÅŸinin kendisinin merkez olduÄŸu bu semptomların dışında da spesifik bazı semptomlar gözlenir. KiÅŸi, canlı, gerçek organlara sahip olduÄŸunu reddettiÄŸi gibi, anılarını ve hislerini de reddedebilir ve bu durum kiÅŸinin kendi varlığını reddetmesine kadar gider. Bazı vakalarda yalnızca kendi varlığının deÄŸil, Tanrı'nın, ruhun, arkadaÅŸlarının, ailesinin ve bütün dünyanın ve hatta zamanın varlığının da reddinin ileri sürüldüÄŸü gözlenmiÅŸtir.
Sendromun sebepleri arasında depersonalizasyon yani kiÅŸinin kendisi ve vücudunun gittikçe daha az iliÅŸkili hale gelmesi durumu ve beynin parietal bölgesindeki anomaliler gösterilir. Bunların haricinde beyin hacminde azalma ve her iki yarımkürede çeÅŸitli lezyonlar da gözlenmiÅŸtir. Sonraki çalışmalarda ise semptomların büyük olasılıkla yüz tanıma ve duygusal tepki ile iliÅŸkili bölümlerindeki sorunlardan kaynaklanabileceÄŸi, beyindeki bu bedensel algıları önceden oluÅŸturulmuÅŸ duygulara baÄŸlayan kısmın olması gerektiÄŸi gibi çalışmadığı ortaya koyulmuÅŸtur. Aslında beynin yanlış yorumlama yaptığına dair bu düÅŸünceyi güçlendiren bir neden bu sendroma sahip kiÅŸilerin aynaya baktıklarında yüzlerini tanıdıkları ancak bu yüz ile duygusal bir baÄŸ hissedemediklerinin gözlenmesidir.
Tedavisinde çeÅŸitli farmakolojik yöntemlerin beraberinde davranışsal psikoterapi kullanılmasının en etkin kombinasyonlardan biri olduÄŸu ortaya koyulmuÅŸtur. EÄŸer kiÅŸide diÄŸer semptomlar arasında olan depresyon daha ÅŸiddetli görülüyorsa elektrokonvülsif terapi bir seçenek olarak sunulsa da genellikle riskleri fazla bir tedavi seçeneÄŸi olduÄŸu için antipsikotikler, mood stabilize ediciler veya antidepresanlar beraberinde psikoterapi önerilir.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.