Vazgeçilmez Anadolu Lezzetleri - Case101
Alışveriş - 10 Mayıs, 2021 - Okuma Süresi: 7 Dk.
10 Mayıs, 2021
Bu yazımda okudukça iştahınızın kabaracağına emin olduğum lezzetli yemeklerimizden bahsedeceğim. Türk toplumunun geniş mutfağından birkaç yemek ve tatlıya hikayeleriyle birlikte yer verdim. Pek çoğumuzun damak zevkine hitap ettiğini düşünüyorum. İyi okumalar!
Adana Kebabı
Türkiye’ye gelen turistlerin birçoğunun ilk öğrendiği yemek “Adana kebabı” lezzetiyle herkesi kendine hayran bırakıyor. Peki coğrafi işaret almış yiyeceklerimizden olan kebabı nedir bu kadar lezzetli kılan?
Tanımıyla başlayacak olursak; Adana kebabı, Adana'ya has, "zırh" adlı, satıra benzer bir bıçak ile elde kıyılan parça etten yapılan Türk mutfağında bir kebap veya şiş köfte çeşididir. Adana kebabı diğerlerinden ayıran özellik yapımında kullanılan ettir. Et, bölgenin kendine has yaylalarında yetiştirilmiş erkek koyunlardan elde edilmiş olmalıdır. Adana kebabın kendisi kadar sunumu da çok önemsenir. Özellikle Adana'ya bu lezzeti denemek için gittiğinizde masaya gelen mezelerin çeşidi şaşırtacak kadar çoktur. Servisi kömürde pişirilmiş etin yanında közlenmiş domates ile biber, (nane, maydanoz, süs biberi ile) limon tabağı, mevsim salata, soğan salatası ve ezme ile gelir. Yöresel bir içecek olan şalgam suyu veya başka bir içecek ile tüketilir. Adana’ya özgü olsa da tüm Türkiye’de kebapçıların menülerinde yer alır ancak Adana’da bu kebabı tatmak çok daha farklıdır. Adana kebabının ilk kez Kazancılar çarşısında yapıldığı ve kebabı yapan ilk kişinin de Sağır Sülo’nun dedesi olduğu kulaktan kulağa gelen bilgiler arasındadır. Hatta bilinenlere göre Adana kebabı ilk kez 19. yüzyılda İstanbul adlı bir lokantada sunulmuştur.
Balıkesir Höşmerimi
Peynirle tatlıyı bağdaştıramayanların mutlaka tatmasını düşündüğüm bir tatlı olan höşmerim tatlısı birçok yörede bulunur. Tuzsuz peynirle yapılan höşmerim tatlısı coğrafi işaretli yiyeceklerimizdendir. Rivayete göre askere giden evin erkeği görevini yaptıktan sonra evine döner. Eşi Fadime Hanım eşini birden karşısında görünce çok sevinir. Eşine sofra kurmaya karar verir ancak evde hazırda sunabileceği yiyecek yoktur. Ne yapacağını düşünürken peynirden bir şey hazırlamaya karar verir. Taze, tuzsuz peyniri hafif ateşte pişirmeye başlar. İçine yumurta sarısı, şeker ve irmik katarak pişirir. Eşinin beğenip beğenmeyeceğini çok merak eder. Yaptığını eşine sunar ve yemesini bekledikten sonra merakla “Hoş mu erim. Hoş mu erim?” diye sorar. Kocası memnuniyetle “Hoş hoş” diyerek Fadime Hanım’ı takdir eder. Balıkesir’in bu meşhur tatlısının hikayesi kulaktan kulağa anlatıla anlatıla “höşmerim” adını alır. Günümüzde höşmerimin özellikle kendine has yörelerinde pek çok çeşidi bulunmaktadır.
Gaziantep Lahmacunu
Lahmacun kelimesi, Arapça ’da “ezilmiş et” anlamına gelen, "lahm-ı acin" sözcüğünden türemiştir. Eski bir Anadolu yiyeceği olarak bilinen lahmacunun, 17. yüzyılda Evliya Çelebi tarafından yazılan Seyahatname’de lahm-ı acinli börek olarak geçtiği düşünülmektedir. Ülkemizde yaklaşık olarak 300 yıldır tüketilmektedir. Genellikle mayasız hamurla hazırlanan lahmacunun harcı soğanlı, sarımsaklı olabilmektedir. Hem Antep hem de Urfa lahmacunun coğrafi işareti bulunmaktadır. Gaziantep lahmacununda soğan yerine sarımsak kullanılması onu diğer lahmacunlardan ayıran özelliği olarak bilinmektedir. Ayrıca hamuruna %1 oranında maya konması ve harcının diğer lahmacunlara göre fazla olması fiyatının yüksek olmasına neden olmaktadır. Gaziantep lahmacununun bir diğer özelliği kuzu etinden yapılmasıdır. Açılmış hamurun üzerine kıyma, maydanoz, soğan, sarımsak ve çeşitli baharatlarla hazırlanan malzeme sürüldükten sonra taş fırınlarda pişirilerek hazırlanmasıyla, isteğe bağlı çıtır veya yumuşak, lezzetine doyum olmayan lahmacun ortaya çıkar. Salata ve yeşillikler ile de servis edilmektedir.
Lahmacunu hala tatmayan biriyseniz çok şey kaybettiğinizi düşünüyor, koşarak lahmacun siparişi vermenizi tavsiye ediyorum! :)
Mersin Tantunisi
Tantuni, Mersin’e has bir dürüm çeşididir. Türkmenlerden geldiği düşünülmektedir.
Rivayete göre fakir yemeği olarak yapılan tantuni ucuz olması için fazla akciğer ile karıştırılmış et ve yağdan yapılırdı. Bugün tüketilen tantuni ise iki çeşit etle yapılmaktadır. Hem et hem de kuyruk yağı içermektedir. Başka bir rivayete göre çok eskilerde bakır tavalarda kavrularak pişirilen bu yemeği yanmaması için çok sık karıştırmak gerekirmiş. Karıştırma esnasında tahta kaşığın bakır tavaya çarpması ile çıkan TAN-TUN seslerinden zamanla adının “tantuni” olduğu söylenir. Kuzu eti, soğan, domates, biber ve bol baharatla lezzetlendirilip lavaş ekmeği ile dürüm şeklinde sunulan lezzetiyle parmak ısırtan bu yemek üzeri yoğurtla da servis edilebilmektedir. Mersin tantunisi coğrafi işaretli yiyeceklerimizdendir.
İzmir Boyozu
Boyozun ilk çıkışının israfı önlemek amacıyla artık hamurların değerlendirmesi sonucu olduğu bilinmektedir. Musevi çöreği olarak da bilinen boyozu Sefarad kökenli Musevilerin 1492 yılında İspanya'dan kovulduktan sonra İzmir'e yerleşirken Türk toplumuyla tanıştırdıkları bilinir. Sadece İzmir değil tüm Anadolu boyozla tanışmıştır ancak özellikle İzmir ve çevresinde benimsenmiş, çok beğenilmiştir. Boyoz İspanya’dan geldiği için isminin kökeni de İspanyolcadır. Boyoz (bollos) "küçük somun" anlamına gelen bollo sözcüğünün çoğuludur. Rivayete göre, İzmir'de ilk boyozu Kemeraltı'ndaki fırınında Boyozcu Avram Usta yapmış, o öldükten sonra İzmir'de fırıncılar onun adını yaşatmak adına boyozları "Avram Usta’nın boyozu" adı altında satmıştır. Günümüzde, İspanya’da, Güney Amerika Ülkelerinden Şili, Arjantin ve Peru’da yaygın olarak tüketilen boyoz, bizden farklı olarak şekerli de üretilmektedir. Hamurun özelliği çiçek yağı, un, tahin karışımı ve tuzlu olmasıdır. İzmir boyozu coğrafi işaretli yiyeceklerimizdendir.
Güllaç
Az malzemeyle güzel bir tatlı yapılabileceğinin kanıtı, Ramazan ayının vazgeçilmez tatlısı güllaç; ilk olarak bundan yaklaşık 600 yıl önce Osmanlı döneminde yaşayan insanların mısır nişastasını saklama çabasıyla ortaya çıkmıştır. Çuvallarla alınan nişasta bozulmasın, rutubetten zarar görmesin diye saklama yöntemi düşünülürken biraz un ve suyla karıştırıp yufka şekli vererek saklanmıştır. Bu sayede nişastanın dağılmayacağı ve daha geç bozulacağı düşünülmüştür.
İlk güllaç yaprakları böylece hazırlanmış ve evlerde korunmaya başlanmıştır. Nişasta kullanılması gerektiğinde de bu sert yapraklardan arzuya göre koparılmış, elde ufalanarak toz nişasta gibi kullanılırmış. Ancak zamanla bu nişasta yapraklarını ıslatmak düşünülmüş, süt ve gül suyuyla ıslatılmıştır. Artık yapraklar sadece nişastayı korumak amaçlı yapılan bir tasarruf malzemesi değil, sofralara güllaç tatlısı olarak gelmeye başlamış. Saray mutfağına girdikten sonra nar ve ceviz gibi malzemelerle süslenmeye başlanmıştır.
İçindeki gül suyundan dolayı " güllü aş" olarak söylenen ismi zamanla “güllaç” a dönüşmüştür.
Eşsiz mutfağımızın buraya yazamayacağım kadar çok çeşidi, tadına bakılmadan anlaşılmayacak mükemmel lezzetleri ve kendine özgü sunumları bulunmaktadır. Herkesin damak zevki farklıdır elbet ancak eminim ki Türk mutfağından, Anadolu lezzetlerinden en azından biri mutlaka beğenilecektir...
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.