Fast Food'a Karşı Savaşan Hareket: Slow Food - Case101

Yaşadığımız dönem bize sürekli hızlı olmayı, bir yerlere yetişmemiz gerektiğini hissettiriyor. Evet, gerçekten sürekli bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz. Peki hızlı yaşamak beslenmemizi nasıl etkiliyor? Unutmayın! Hızlı yaşamak, aslında hiç yaşamamak, yediğiniz yemeğin keyfine bile varamamaktır.

Slow Food Nedir? 

Roma’daki Piazza di Spagna’da McDonald’s şubesinin açılmasına tepki olarak 1986'da Carlo Petrini tarafından kurulan bir harekettir. Topluluğun amacı, sadece McDonald’s açılışını protesto etmek değil aynı zamanda yerelliği, yavaşlığı ve sofradaki sağlıklı iletişimi destekleyen İtalyan mutfağını desteklemekteydiler. Slow Food, uluslararası kar amacı gütmeyen, sosyal ve kültürel amaçları ilerletmek için gönüllülük esasına dayanıyor. 

Slow Food hareketi 160'ı aşkın ülkede faaliyet gösteriyor. Ülkemizde ise, 4’ü İstanbul’da olmak üzere, Ankara, Bodrum, Çeşme, Didim, Gaziantep, Gökçeada, Iğdır, İzmir, Kars, Samsun ve Tire’de, 15 yerel topluluk bulunmaktadır. 

Peki Slow Food Neyi Amaçlıyor?

Slow Food, yerel ve geleneksel besin maddelerini korumak, insanları organik çiftçiliğe teşvik etmek, biyolojik çeşitliliği korumak için tohum bankaları oluşturmak, sofralarımıza ulaşan sebze meyvenin genetik mühendisliği müdahalesine uğramadan bizlere ulaşması için bu duruma karşı çıkmak, tat eğitimi vermek ve insanlara bahçıvanlık becerisini kazandırmak istiyor. Aynı zamanda fast food'un etkisini azaltmayı, yemek zevklerini ve hayatı korumayı amaçlayan, risk altındaki yiyecekleri koruyan ve gastronomik kültürü geliştirmek isteyen bir topluluktur.

Slow Food iyi, temiz ve adil gıdayı savunur. İyi, sağlıklı ve lezzetli gıdayı; temiz, çevreye ve yaşayan her canlıya en az zarar verecek şekilde üretimi; adil ise gıdayı bizlere ulaştırabilmek için üreten, işleyen ve dağıtanın emeğine saygı duymayı hedefler. 

Yaşamın ritmini zorlamak yararsızdır. Yaşam sanatı; her bir şeye ve her şeye nasıl zaman ayrılacağını öğrenmektir.

Carlo Petrini

Yaşadığımız dönem bize sürekli hızlı olmayı, bir yerlere yetişmemiz gerektiğini hissettiriyor. Sürekli bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz. Ve hayatımızı hızlı yaşamak zorunda kalmak bizi başta basit çözüm gibi gözüken adil olmayan, temiz olmayan gıdaya itiyor. Bu dönemlere bile ulaşmayı başaran, hikayelerini yaşatan geleneksel yemeklerimizin, mutfak kültürümüzün yok olmasına sebep oluyor. Hayatın hızlanması, hayatta herşeyin hızlanmasına sebep oldu ve her şey fabrikalaşmaya başladı. Tükettiğimiz hiç bir gıda ürünü adil bir şekilde bize ulaşmıyor. 

İtalya' da 1986'da Slow Food ile başlayan fast fooda karşı savaş bu hareket sayesinde yıllardır devam ediyor. Yereli korumak, değerlerimizi kaybetmemek için çabalamak hepimizin görevi. Carlo Petrini, Dünya üzerindeki herkesi küçük üreticilerin hakkını savunmaya çağırıyor.  İsteyen herkes kendine en yakın yerel Slow Food topluluğuyla iletişime geçerek üye olabilir, üretime destek olabilir. Unutmayın! Hızlı yaşamak, aslında hiç yaşamamak, yediğiniz yemeğin keyfine bile varamamaktır.

Daha fazla bilgi için: https://www.slowfood.com