Bir Başkadır Benim Çayım

Alışveriş - 16 Aralık, 2020 - Okuma Süresi: 6 Dk.

16 Aralık, 2020

Bir Başkadır Benim Çayım

Arkadaş buluşmalarının, aile toplantılarının, dizi keyiflerinin, yağmur seyrinin vazgeçilmezi olan, sabahları kahvaltılarda sıcak sıcak boğazımızdan geçen çay hakkında neler biliyoruz? Gelin biraz çay hakkında konuşalım..

İçtiğimiz her yudumda bize keyif veren, dinlendiren meşhur içeceğimiz olan çayın tarihini hiç merak ettiniz mi? 

İlk Ortaya Çıkış

Çay ilk olarak milattan önce 2737 yılında, Çin'de sağlık alanında kullanılmaya başlanmış. Zaman ilerledikçe çayı suyla bir araya getirip bir içeceğe dönüştürmüşler. Tıp alanında kullanılmasının yanı sıra Çin'de asiller tarafından keyif verici etkisi için de içiliyormuş. Tapınaklarda saatlerce meditasyon yaptıkları sırada uyanık kalabilmek için keşişler de bu içeceği tüketiyormuş.

Kelime kökeni olarak bugün kullandığımız çay kelimesi, bize Çin'in bir lehçesi olan Mandarin'den gelmiştir. Okunuş olarak "ça", Latin harfleriyle yazılımı "cha" olan bu kelime, zamanla Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey ülkelerine kadar ilerlemiş.

Japonlar kendilerine geçen çay kültürüne ibadet niteliği kazandırarak seremoniler yapmışlar. Öyle ki gelen misafire çay hazırlayıp sunmak törensel bir nitelik kazanmış. Tabii burda çay hazırlayıp içmekten çok onlar için önemli olan o sırada doğaya karışmak, sadelik, sukünet, estetik anlamda arınma yaşamaktır.

Bir Başkadır Benim Çayım

 

Çay ve İngiltere

17. yüzyılda Avrupalı tüccarlar Çin’den İngiltere’ye çay getirmeye başlamış. Ancak Çinliler çayı yalnızca gümüş ve altın para ile satar ve bu da çayın yalnızca üst sınıf tarafından tüketilebilen bir içecek haline gelmesine neden olur. Başlarda yüksek fiyatından dolayı gündelik olarak tüketilemeyen çay, 1700’lü yılların ikinci yarısında İngiltere Kraliçesi'nin başlattığı çay modası ile beraber iyice yayılım göstermiş. 

1900'lü yıllarda İngiltere'de öğleden sonra toplanan burjuva kadınlar "İngilizlerin beş çayı" rituelini ortaya çıkarmış, bunun kralın da hoşuna gitmesiyle birlikte her akşam çay partileri yapılmaya başlanmış. İşte sıklıkla duyduğumuz ve hala yapılmaya devam edilen beş çayı kavramı burdan gelmektedir.

Çayın Türkiye'ye Gelişi

Türklerin çay ile tanışması neredeyse 19.yüzyılı bulur. Osmanlı zamanında yaygın olan kahvenin, savaşlar sırasında ithalinin zorlaşması ve fiyatının artması sebebiyle tüketimi azalmış. Bunun üzerine Atatürk''ün teşvikleriyle o zamanlar Dünya üzerinde yayılmış çayın ülkeye getirilme çalışmaları başlanmış.

Japonya'dan getirilen çayın ilk olarak Bursa'ya ekimi yapılmış ancak ekolojik koşullar çay yetiştiriciğine uygun olmadığı için verim alınamamış. Daha sonraları Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi Müdür Vekili Ali Rıza Erten ve beraberindeki heyet, çay yetiştirilen bölgeyi incelemek üzere Batum’a gitmiş. Doğu Karadeniz'in toprak ve hava yapısının buraya benzer olduğunu fark ederek bunu raporlamış ve ekonomi bakanına sunmuş. Ancak o sırada I.Dünya Savaşı olduğu için rapor askıya alınmış. Savaşın sonlarına doğru tekrar gündeme gelen rapor sonunda onaylanmış ve bunun üzerine dönemin Ziraat Müdürü Zihni Derin'in çalışmalarıyla Gürcistan'dan çay tohumu ithal edilmiş. Çalışmalar sonucunda  Rize ve çevresinde ekimi yapılan çay başarıyla yetiştirilmiş, o bölgenin de ekonomisine katkı sağlayan bir kaynak olmuştur. Buradaki iklim, temiz hava ve yüksekliğe bağlı faktörler üretilen çayın lezzetine lezzet katmış. Dünyada üzerine kar yağan tek çayın nerede olduğunu biliyor musunuz? Cevabımız elbette Türkiye. O güzelim Karadeniz yaylalarında yetişen çaylara düşen karlar; mikropları, kötü tadı çekip alıyor çaydan. Bir güzel yıkayıp veriyor yani. Bize de yumuşak içimin tadını çıkarmak kalıyor.

                                                                   Bir Başkadır Benim Çayım                 

Ülkemize geç gelmiş olmasına rağmen sudan sonra en çok tükettiğimiz içecek olan çay yazarlarımızın şairlerimizin de vazgeçilmezi olmuş. Bir çay kokusu eşliğinde sevgiliyle olma arzusu, vaktin bir bardaklık çayla ölçülmesi, çayın içildiği bardağın şekli bile dökülmüş cümlelerine. 

Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir hüzünle… - Turgut Uyar

Biz, çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz. Avuçlarken ince belli bardağı, hücrelere kadar hissettiren sıcaklığında unuttuk yalnızlığı. - Oğuz Atay

 

Sağlığa Etkileri

Ne zaman keyfimiz kaçsa, canımız sıkılsa, ne zaman biraz dinlenmek ve yorgunluğumuzun geçip gitmesini istesek bir çay demlemez miyiz? Bu aşama bile insana zevk verir aslında. O sıcak suyu çay tanelerinin üstüne döktüğümüzde yayılan koku bizi gevşetir. Çay ilk keşfedildiği zamanlardan bu güne kadar keyif vermesi dışında sağlık alanında da kullanılmıştır. İçerisinde 4000'den fazla madde olduğunu söyleyen araştırmacılar bunun çoğunun antioksidan özellikte olduğunu söylüyor. Kalp sağlığı ve sindirim sistemine yardımcı olmasının yanı sıra bu antioksidanların yaşlanmayı önleyici etkisi üzerine çalışmalar da hala sürmekte. Faydaları saymakla bitmez belki ama her şeyin faydası kadar zararı da var. İçerisinde bulunan kafein kuvvetli bir uyku kaçıran olsa da aşırı tüketimi sonucu uykusuzlukla beraber birçok sıkıntıyı da beraberinde getirir. Stres, kaygı, yorgunluk, baş ağrısı bunlardan bazıları. Yani siz siz olun çayı kararında tüketin. Ne demişler "Azı karar çoğu zarar."

Çaycı getir ilaç kokulu çaydan, dakika düşelim senelik paydan… - Necip Fazıl Kısakürek

Çay içerek bi takım şeyleri düzelteceğime inanıyorum. (leyla ile mecnun)

Ne dersiniz, bu güzel sözler üzerine bir demli çay içelim mi?..

 

Kaynak: Link 1, Link 2, Link 3, Link 4
Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.